11 Cemaziyelahir 1442 | 24 Ocak 2021
 
89CADE1A-BFD6-47AF-AA5E-7FAB6EDCDDBC
Üye Girişi | Üye Ol
  • ANA SAYFA
  • KUR'AN-I KERİM
    • Okuyun
    • Dinleyin
    • Bilgilenin
  • SON PEYGAMBER
  • TASAVVUF
    • Tasavvufa Dair
    • Yolumuzun Esasları
    • Hatm-i Hacegan
    • Evrad-ı Şerif
  • M. ZAHİD KOTKU (RH. A.)
    • Hayatı
    • Fotoğrafları
    • Kitapları
    • Sohbetleri
  • M. ES'AD COŞAN (RH. A.)
    • Hayatı
    • İslam Anlayışı
    • Tasavvuf Anlayışı
    • Hizmet Anlayışı
    • Kitapları
    • Başmakaleleri
    • Sohbetleri
    • Fotoğrafları
    • Anma Programları
  • M. NUREDDİN COŞAN
  • SIK SORULAN SORULAR

  • Soru-Cevap
    • Sık Sorulan Sorular
Soru-Cevap > Sık Sorulan Sorular

İSLAMA GÖRE SİGORTA ŞİRKETİ KURMAK



 

SORU: Bir sigorta şirketi kurmak arzusunda bulunan müslümanlar hangi şartlara riâyet etmelidir?
CEVAP: Sigorta meselesi aslında Türkiye'yi aşan bir meseledir. İslâm âleminin her ülkesinde sigorta hakkında çeşitli mütalâalar yürütülmektedir. Helâldir diyenler olduğu gibi haramdır diyenler de olmuştur. Bunun için burada konu üzerine serdedilen mütalâaların bir kısmını naklettikten sonra kanaatimi beyan edeceğim. Sigorta takriben iki asır önce İslâm âleminde ismi duyulmuş, ondan söz edilmiştir. O zaman merkezi Avrupa'da bulunan sigorta şirketlerinin temsilcileri deniz kenarındaki bazı İslâmi şehirlerde bulunup Avrupa'ya giden gemilerle taşınan malların sigortasını yapmaya başlamış ve İslâm âleminde bazı ortaklar temin etmek suretiyle orada da yerleşmişlerdi.
Suriye ulemasından Dr. Muştala al Zerka ile Mısır ulemasından Muhammed Abduh Şeldut ve Dr. Muhammed el Behiyv gibi kimseler sigorta şirketinin bir yardımlaşma şirketi olduğuna ve dolayısiyle de meşruluğuna hükmetmişlerdir. Dr. Muhammed el-Behiv bu hususta özet olarak şöyle bir mütalâa yürütmüştür: "Sigorta akdi bir satış akdi değil, mağdur olan kimselerin musibetlerini hafifletip onlara yardım elini uzatmak için yapılan bir yardımlaşma ve dayanısına akdidir. İster mal, ister hayat sigortası olsun; dayanışma ve yardımlaşmadan başka bir şey değildir. Mesela tüccar ticaret eşyasını, ev sahibi evini, araba sahibi arabasını sigorta ettiriyor. Çünkü zarara girmenin zor olduğunu, tek başına musibet yükünü kaldıramayacağını, ancak başkasının yardımıyla yükün hafifleyeceğini biliyor. Hayatını sigorta ettiren kimse de hayatım korumak için sigortaya baş vuruyor. Ecelin Allah'ın elinde olduğunu ve zamanı gelince onu kimsenin erteleyemeyeceğini biliyor. Sigortaya başvurmaktaki gayesi, erken öldüğü takdirde aile efradına bir yardım kaynağı temin etmektir" diyor.
İmâm Nevevî'nin el Mecmu adlı kitabının tetimmesini yazan büyük fakih Muhammed Neci b el Muti de şöyle diyor: "Sigorta kurumu tarafından üyelere verilen tazminatın mubah olması hususunda ihtilaf yoktur.” Çünkü daha önce dediğimiz, gibi bir kimse birisine "Malını at ben öderim" dese mal sahibi malını attığı takdirde ödemeyi taahhüd eden kimse onu ödemeye mecburdur. Mısır ulemasından Mustafa al-llammami ile İbn Abidin ve Râbılatü'l Alem'i İslamiye'nin fıkıh heyeti Iley'etü Kibâri'l Ulema da sigortanın haram olduğunu belirtiyorlar. Mustafa al-Hammâmi kitabında söyle diyor: “Sigortanın bütün çeşitleri haramdır. Aynen piyangonun bir nevidir. Çünkü sigorta şirketi evini sigorta etmek isteyen kimseye "Her yıl bana şu kadar prim ödeyeceksin. Eğer evin yanarsa ben değerini ödeyeceğim, yanmazsa da sen taksitini ödemeye devam edeceksin".
Demek ki ev yanarsa sigorta değerini ödeyecek; yanmasa ödenen taksitler beyhude gitmiş olacaktır. Bu aynen piyangoya benziyor. Çünkü birçok kimse her yıl bir veya birkaç defa piyango bileti alır ama bir defa olsun kendisine bir şey çıkmaz. Bazıları da vardır ki yalnızca bir defa bilet alır ve kendisine para çıkar. Yalnız hayat sigortası bundan biraz farklıdır. Çünkü belirtilen zamana kadar sigortalı ölmezse ödediği taksitler faiziyle beraber kendisine geri verilir. İbn Abidin de İslâm diyarında sigortanın câiz olmadığını, küfür diyarında gayri müslimlerin sigorta şirketine sigorta edilmiş bulunan malın telef olması halinde bedelini almakta bir beis olmadığını beyan edip özetle şöyle diyor: “Tüccarlar arasında câri olan adete göre herhangi bir ecnebiden kiralanan gemiye, kira anında mallarının teminatına mâtûfen ecnebi diyarındaki gayri müslime bir miktar para veriliyor ki buna sigorta denmektedir. Şayet gemi yanar, batar veya yağma edilirse darü'l-harpte bulunan sigorta şirketi malların değerini ödeyecektir. Şayet müslüman bir tüccarın darü'l-harpte harbi bir ortağı bulunur, müşterek mallarını orada sigorta eder, mal telef olursa bu durumda Müslüman tüccar şirket tarafından verilen tazminatı alabilir. Çünkü akit iki harbî arasında carî olmuş ve tazminat harbî olan şahsın rızasıyla kendisine gönderilmiştir.
Mekkei Mükerreme'de 4.4.1397 tarihinde Abdullah b. Iluneyd'in başkanlığında Muhammed Ali al Harekan Abdülaziz b. Baz, Muhammed b. Abdullah al Sûbeyyil, Salih b. Asimeyn, Muhammed Reşid Kabanı, Mustafa al Zerkâ, Muhammed Reşidî, Abdul kuddüs al Ilaşimî'n Nedevi ve Ebûbekir Gûmî'den müteşekkil fıkıh heyeti toplanarak sigorta meselesini ele alıp inceden inceye tetkik ettikten sonra Mustafa al Zerkâ hariç ittifakla sigortanın bütün çeşitlerinin haram olduğuna dâir kanaatlerini beyan etmişlerdir. Verilen kararın özeti aşağıya alınmıştır:
1-Sigorta akdi gararı (aldanma) tazammun eder. Çünkü sigortalı ne kadar vereceğini, ne kadar alacağını bilmiyor. Belki bir iki taksit ödedikten sonra bir âfet gelir çatar; bunun üzerine sigortalı malın bütün bedelini sigorta şirketinden alır. Belki de bütün taksitleri yatırdığı halde malı âfetten mahfuz kaldığı için bir şey almaz.
2-Sigorta kumarın bir çeşididir. Çünkü sigorta şirketinin, meydana gelen felâkette hiçbir rolü yoktur, ama malı helak olsa bedelini vermektedir. Yahut devamlı musibetten masun kaldığı için bedelsiz olarak taksitleri almış olmaktadır.
3-Sigorta ribel fadı ve riben Nesie'yi tazammun eder. Çünkü sigorta iştirakçiye verdiğinden fazlasını verirse ribel fadı ve bir müddet sonra olduğu için de ribe'n-nesîe olur.
4-Sigorta muamelesinde bedelsiz olarak başkasının malının alınması vardır. Bu da "Ey iman edenler mallarınızı aranızda haksız yere yemeyiniz" âyetindeki yasağın şümulüne girer.
Sigortanın mubah olduğuna dair serdedilen delillere cevabımız şudur:
a-Sigortanın mubah olması için maslahat ile istidlal etmek doğru değildir. Zira maslahat şeriatta üç kısımdır: Birincisi, şeriat onu kabul ettiği için helâldir. İkincisi, şeriat onu açıklamadığı, tavzihi müctehidlere kaldığı için ictihâdi bir meseledir. Üçüncüsü, şeriat onu reddettiği için haramdır. Sigorta da bu kabildendir. Çünkü onda garar, kumar ve riba vardır.
b-"Eşya aslında helâldir" şeklindeki kaide sigortanın helâl olması için bir belge teşkil etmez. Çünkü bu Kur'ân ve sünnete ters düşüyor.
c-"Zaruret yasak olan şeyi mubah kılar" kaidesi bunun için bir delil olamaz. Çünkü burada helâli mubah kılacak kadar zorlayıcı bir şey yoktur.
d-Burada örf ile istidlal etmek de doğru değildir. Çünkü örf. mânâsı tam açık olmayan nassı anlamak ve halkın sözünü şeriata göre değerlendirmek için bir delil sayılır. Teşri için belge değildir.
e-"Sigorta akdi, mudarabe kabilinden bir akittir" demek de doğru değildir. Çünkü müdârebede sermâye sahibinin mülkünden çıkmaz, gene onun mülkü sayılır. İstediği zaman onu geri alabilir. Fakat sigortada durum böyle değildir. Mal sahibinin elinden çıkar ve bir daha da geri alınmaz.
f-"Sigorta akdi, bir şeyi başkasına vermek için yapılan taahhüde kıyâsen caizdir" demek de doğru değildir. Çünkü taahhüd meselesi bir teberru ve ahlâkî bir meseledir. Ticaretle bir ilgisi yoktur. Sigorta ise sadece ticarî bir kâr amacı güden bir muameledir.
g-Sigorta akdini emeklilik meselesine kıyas etmek de yanlıştır. Çünkü emeklilik meselesinde ülü'l-emr vatandaşın velisi olarak tekaüd zamanı gelince kendisine maaş bağlanıyor. Muhammed Abduh, Şeltüt. Muhammed el-Behiyy gibi zevatın sigortanın muhtemel musibetlerin zararını etkisiz bir hale getirmek için kurulmuş bir yardımlaşma müessesesi olup istisnasız bir şekilde mubah olduğuna dair kanaatleri doğru değildir. Çünkü bunu yardımlaşma ile vasıflandıracak olursak riba ve piyangoyu da aynı vasıllarla vasıflandırmak olursak riba ve piyangoyu da aynı vasıflarla vasıflandırmak mümkün olacaktır.
Durum Muhammed Necip ül-Muti"nin dediği gibi de değildir. Çünkü sigorta bir faiz müessesi ve gayri meşru olarak toplanan paranın merkezidir. Buna helâl diyemeyiz. Ancak Mustafa el-Hamâmî ile adı geçen fıkıh kurulunun dedikleri gibi sigorta ameliyesi, piyango gibi bir kumar ameliyesidir. İştirakçi her yıl belli bir miktar sigorta şirketine öder. Malı bir âfet neticesinde telef olursa bedelini şirketten alır. Böylece piyango kumarını oynayan kimse gibi kazanmış olur. Aksi takdirde şirkete ödediği taksitler beyhude gitmiş olur. Veyahut riba ameliyedir. Çünkü muhtemelen de olsa daha fazla para alma gayesiyle sigorta şirketine taksit yatırılır. Sigorta için para yatırma, hibe, hediye ve alış-veriş gibi İslâm'ın kabul ettiği kazanç yollarından birisi de değildir. Yalnız İbn Abidin'in beyan buyurduğu gibi küfür diyarında kurulmuş bir sigorta şirketinden tazminat almakta bir beis yoktur. Aynı zamanda İmam Muhammed'e göre; içinde İslâm ahkâmı tatbik edilmeyen bir ülkede gayri müslimlerin veya ehli irtidadın kurduğu bir şirketten böyle bir tazminat almak caizdir.
 
SORU: Acaba karşılıklı yardımlaşma esasına dayalı olarak böyle bir müessese kurulamaz mı?
CEVAP: Eğer kurulacak şirket ticari olmayıp sadece yardımlaşma esasına dayanıyorsa bu caizdir. Zaten Mekke-i Mükerreme'deki adı geçen fıkıh kurulu da buna cevaz veriyor. Ama bugünkü sigortaların esas gayesi yalnız kâr elde etmektir. Sırf üyelerine yardım sağlamak amacıyla ve karşılıklı yardımlaşma esasına dayalı olarak kurulacak olan bir sigortadan istifade etmek caizdir.



iskenderpasa.com Hukuki Şartlar | İletişim Yardım | Site Haritası
Copyright 2014 Avustralya MEC Topluluğu All Rights Reserved. Sık Kullanılanlara Ekle | Tavsiye Et