Temiz dinimizin temel inançlarından biri de âhiret hayatının varlığı konusundadır. Âhiret inancı, ilk çağlardan zamanımıza kadar hemen her toplumca bilinmekte olan ve dinlerin pek çoğunda yerini koruyabilmiş bulunan cihanşümul bir gerçektir. Âhirete iman istikballe ilgilidir ama aklî ve naklî birçok kesin delil ile sabit olan gelmiş geçmiş yüz binlerce peygamberin, milyonlarca din bilgininin, Hak dostu velînin ve milyarlarca mü’minin şehadet ettiği bir husustur.
Âhiret inancı, dinin temeli, sorumluluk duygusunun ve dolayısıyla dünyadaki bütün iyiliklerin asıl kaynağıdır. Çünkü inanan bir kul buradaki bütün iş ve hareketlerinden, eksiksiz olarak sorguya çekileceğini, hesap vereceğini bilir. Bu sebepten hayırlarını artırmaya, kötülüklerden uzak durmaya çalışır.
Nitekim yüce kitabımız Kur’an’da Kâri’a sûresinde, kıyamet günü kimin işleri tartıda ağır gelirse onun hoşnut olacak bir yaşantıya kavuşacağı, hafif gelenlerin ise dehşetli bir ateşin kucağına atılacağı belirtilmiştir.
Bu gerçeğin ışığı altında en akıllıca davranış gafil olmamak, bu dünya hayatını ulu Allah’ın rızasına uygun yolda düzenlemek, âhirete iyi hazırlanmaya çalışmaktır.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed bu noktayı açıklayan bir hadisinde;
“Asıl zeki kişi, kendine hakim olup âhireti için faydalı işler yapan; akılsız ise nefsinin süflî arzuları peşinde sürüklenen, sonra da ‘Allah kerimdir, bağışlayıcıdır.’ diyerek asılsız umutlarla aldanan kimsedir.” diyor.56 Büyük şair Yunus ise şöyle sesleniyor:
Nice bir besleyesin sen bu kadd u kâmeti
Düştün dünya zevkine unuttun kıyâmeti
Topraktan yaratıldın yine toprak olursun
Toprak olan kişiler niderler alâmeti?
İnsan ömür boyunca yüce saraylar yapsa
Âkıbet viran olur kamunun imâreti
Nefsin müslüman eden Hak yoluna doğru giden
Yarın anda olısar Muhammed şefâati.57
Eşsiz kitabımız Kur’an ile Allah’ın gerçek Resûlü, asil Peygamberimiz Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem, bize dünya hayatının nasıl düzenlenmesi gerektiğini, yüce Rabbimiz’in neleri sevdiğini neleri istemediğini bildirmiş ve öğretmiştir.
O halde en başta gelen çabamız ilme çalışmak, Kur’an’ı dikkatle okuyup anlamak, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz’in örnek hayatını ve değerli buyruklarını öğrenmek olmalıdır.
Kur’an’da ilim sahipleri pek çok yerde övülmüştür.
“Alimler peygamberlerin varisleridir.”58
“Allah kimin iyiliğini isterse onu dinî konularda anlayışlı ve bilgili kılar.”59
Büyük din bilgini ve İslâm düşünürü Gazzâlî Minhâcu’l-âbidîn’de, “Ey saadet yolcusu! Önce ilim tahsil etmen gerek. Çünkü ilim hakiki mürşittir. Yapılacak her doğru hareket ancak bilmekle olur.” diyor.60
*