Ocağın ilk haftasında mübarek ve nurlu “üç aylar mevsimi”(Recep, Şaban, Ramazan) başlıyor; 9 Ocak Perşembe akşamı da Receb-i şerîfin ilk Cuma gecesi, “Regaib kandili”... Okuyucularımızı ve cümle âlem-i İslâm’ı, şimdiden tebrik eder; bu mübarek mevsimin cümle müslümanlar için mutlu, hayırlı, uğurlu, feyizli, sevaplı, hem maddî hem mânevî yönden kazançlı ve olumlu geçmesini dileriz.
Dinimizin emirlerine, birlik ve beraberliğe, yardımlaşma ve dayanışmaya, sevgi ve kardeşliğe gereğince riayet etmediğimiz, ilme ve takvaya sımsıkı sarılmadığımız için –bilhassa son iki asırda– çok ilahî cezaya uğradık; ümmetçe çok acı günler geçirdik, maddî mânevî çok kayıplar verdik. Hilafeti elinde tutan Osmanlı Devlet-i Âliyye’si parçalandı, birçok İslâm ülkesi istilaya uğradı, müslümanlar topluca katledildi; çoğu esir düştü. Çoğunluğu müslüman olan ülkelerde bile yönetim hain ve zalimlerin eline geçti. Onlar İslâm’a, gayrimüslimler ve din düşmanları kadar hatta bazı ülkelerde onlardan daha fazla zarar verdiler. İslâm’ın eğitim ve öğretimi, uygulanması ve yaşanması kısıtlandı veya tamamen yasaklandı; nesiller şiddet ve dikkatle dinsiz yetiştirilmeye çalışıldı; camiler, medreseler, vakıflar, müesseseler yıkıldı, satıldı, tahrip edildi; dindarlar, alimler, münevverler asıldı veya hapsedildi...
Ama çok şükür ki Allah’ın nurunu kimse söndüremedi, İslâm en azılı komünist ve gaddar ülkelerde bile için için yaşadı. O karanlık günler geride kaldı ve şimdilerde müslümanlar olarak karşımıza yepyeni, ümit dolu imkânlar çıkmaya başladı.
Artık dünya üzerinde –eksikli, kusurlu da olsa– zengin ve kalabalık, hür ve kuvvetli müslüman devletler var; bunların içinde veya dünyanın diğer ülkelerinde, dine hizmet aşkıyla yanan; malı ve canıyla gayret gösteren bilgili, görgülü, hatırlı, şuurlu, münevver, mücahid, müttakî kadrolar oluştu.
Kafkasya ve Orta Asya uyanıyor, Türk ve müslüman devletler hürriyet ve istiklallerini ilan ediyorlar. İslâm, Doğu Türkistan’dan ayrı, Çin’in diğer eyaletlerinde de yayılıyor; oralarda yeni camiler, medreseler açılıyor. Güneydoğu Asya’daki kalabalık devletlerin hemen hepsinde çoğunluk veya azınlık, büyük müslüman gruplar, şuurlu çalışan ciddi kuruluşlar var.
Hıristiyan Batı ülkelerinde İslâm’a karşı katı taassup büyük ölçüde kırıldı. Almanya, Fransa, İsviçre, İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya’da milyonlarca müslüman yaşıyor, yerli halklardan müslüman olanlar da organize oluyor, dernekler kuruyor, aktif İslâmî hizmetler yürütüyor; birçok şehirlerde müteaddit camiler var, Cumalar kılınmakta, İslâmî neşriyat yapılmakta.
Amerika’da, Kanada’da milyonlarca müslüman var; ciddi İslâmî faaliyetler, televizyon programları, kitap ve mecmua yayınları hatırı sayılır sayıda ihtidalar meydana getiriyor. Amerikalı zenciler Amerika’da olduğu kadar, eski yurtları olan Afrika’da da İslâmî tebliğ ve irşad çalışmaları yapıyorlar, yüzlerce, binlerce insan her yıl başka dinleri bırakıp İslâm’a geliyor. Tasavvufî çalışma ve tarikatlere dünyanın her yerinde büyük sevgi ve ilgi gösteriliyor, bu yolla nice gönüller fetholunuyor; pek çok araştırmacı ve ilim adamı, ilmî tetkiklerinin sonunda müslüman oluyor, kitaplar yazıyorlar.
O halde görevimiz, önümüzdeki nurlu günlerde, bu yepyeni oluşum, gelişim, fırsat ve imkânları var gücümüzle desteklemek, düzenlemek ve organize etmektir.
Artık aradaki anlamsız tefrika ve kısır çekişmeleri, yersiz ihtilaf ve mantıksız muhalefetleri izale etmeli; ilmin, akl-ı selîmin, basiretin, irfan ve imanın ışığında dinimizin özüne dönmeli; İslâm kardeşliği ve ümmet şuuruna olanca gücümüzle sarılmalı; irşad ve tebliğe, Allah’ın dinine hizmete koşmalıyız.
Hüsn-i âkibet müttakîlerin, nihaî zafer İslâm’ındır; yakın istikbalin İslâm’a izzet, müslümanlara saadet ve galibiyet getirmesini ve cümlemizin o güzel günleri görmesini Cenâb-ı Hak’tan bütün kalbimle temennî ve niyaz ederim.
*