İlmin, bizim nazarımızda dinî bir kutsiyeti ve hayati bir önemi vardır. Biz ilimle laf olsun diye veya gösteriş için ya da bir özenti olarak ilgilenmiyoruz.
Her şeyden önce ilmî çalışmalar ibadetten mâduttur; mesela, ilim meclisleri bir çeşit zikir meclisi sayılır.
Rabbimiz bizi gerçeğin tarafını tutmaya, hakkı söylemeye, doğruluktan ayrılmamaya teşvik buyurmuştur. Kendimizin, ebeveynimizin ve akrabamızın aleyhine de olsa haktan, adaletten ayrılamayız; acı da olsa hakkı, gerçeği söyleriz; hak, hakikat neredeyse o tarafta yerimizi alırız.
Bu prensipler ise ilmin gerçek ve sarsılmaz temellerini teşkil eder. Onun için İslâm, ilk doğuş zamanından itibaren ilimle, alimle içiçe, yan-yana, omuz-omuza olmuş, gelişmiş ve ilerlemiştir. İlmin bizim için dinî ve uhrevî değeri de vardır. Tarihte, İslâm’ın müdafaası ve yayılması, müslümanların ilerlemesi ve yükselmesi ilim sayesinde olmuştur. Bizim ve İslâm âleminin son birkaç asırki gerilemesi de yine, ilmî ve fennî (teknolojik) üstünlüğün hasımlarımızın eline geçmesi sebebiyledir. Bu nahoş ve tehlikeli halin artık sona ermesi; müslümanların inanç ve ahlâkta olduğu kadar, ilim ve fende de önderliği tekrar ele alması gerekmektedir. Bu bir ölüm-kalım meselesi halini almıştır. Çünkü İslâm düşmanları dünyanın her yerinde, İslâm ülkelerine saldırmış, temiz imanımızı, masum kardeşliğimizi toptan imhaya yönelmiş görünüyor; meş’um heveslerini icra için kullandıkları vasıtaları ise korkunç ilmî ve fennî gelişmeler, elektronik cihazlar, füzeler, uzay uyduları, jetler, kimyasal silahlar, atom, hidrojen, nötron bombaları vesairedir.
Açıkça görülmektedir ki milli bekamız ilerleme ve kalkınmamız, halkımıza yönelik hizmetlerimiz, hayat standardını yükseltme, gelir ve konfor sağlama çalışmalarımız da ilme bağlı demektir.
Nihayet, kendi şahsî emniyet ve rahatımız, çocuklarımızın huzur ve istikbali de bir bakıma ilme bağlı ve onunla kaim olacaktır. O halde takvalı ve şuurlu müslümanlar olarak;
a) Mutlaka çalışkan olmalıyız.
b) Çok ve devamlı okumalı, meslekî literatürü, ilmî gelişmeleri yakından, –ilmî mecmualar, yeni etüt ve makaleler seviyesinde– takip etmeliyiz.
c) Batı dillerinden en az birini ve kendi kültürümüzün temeli olan Arapça’yı, Farsça’yı ve Osmanlıca’yı iyi öğrenmeye girişmeliyiz.
d) Meseleleri ilmî açıdan ele almayı, orijinal araştırmalar, incelemeler, etütler yapmayı, ilmî ve olgun düşünmeyi, bîtaraf ve serinkanlı karar vermeyi öğrenmeliyiz.
Mecmuamız ülkemizdeki İslâmcı, idealist münevverlerimize ilim sahasında yardımcı olmak, en son gelişmeleri duyurmak, ilmî çalışma ve usulleri benimsetmek, onların hazırlanmış etütlerini yayınlamak amacıyla çıkmaktadır.
Ecdadımız kılıçları ve canlarıyla hizmet verdiler, şimdi sıra kalem ve kafa ile hizmettedir.
*