Mübarek Ramazan mutlu, bayram tatlı ve güzel geçti; Allahu Teâlâ ibadet ve taatlerinizi, hayrât ve hasenâtınızı kabul eylesin; nice nice kutlu yıllara, aylara, günlere, gecelere sizleri ve bizleri sıhhat ve afiyetle, huzur ve saadetle ulaştırsın, hakiki, mânevî bayramlara eriştirsin, sevdiği razı olduğu kullar olmamızı cümlemize nasip ve müyesser eylesin!
Bayramdan sonra Antalya’da kalabalık bir aile eğitim çalışması yaptık; adı: Sevgi ve Kaynaşma Günleri idi. Çok hoş ve faydalı geçti. Belek yöresinde, şahane Attaleia Tatil Köyü’nde toplandık, dört gün birlikte yaşadık, 514 büyük, 81 genç (6-12 yaş), 120 küçük(0-6 yaş) kişi olarak... Muazzam bir rakam, muhteşem bir faaliyet! Dinlendik, konuştuk, tanıştık, kaynaştık.
Bu tür toplantılar camiamızda gelenekselleşti; biraz ara açıldığı zaman sorgular, istekler, teşvikler, telefonlar yağmaya başlıyor; bir katılan bir dahaki toplantı tertibine yine katılmak istediğini beyan ediyor, “Ne olur, muhakkak beni arayın haberdar edin.” diye yalvarıyor, maşaallah. Çünkü nispeten çok ucuz bir şekilde, en pahalı, en mükemmel, en çağdaş, en temiz, en manzaralı, en güzel havalı yerlerde; ailece dinlenmiş, bilgilenmiş, hizmet anlayışı bilenmiş, aşkı ve şevki ziyadelenmiş, zindeleşmiş olarak, sevaplı, ecirli şekilde zaman değerlendirmesi yapmış oluyor. İnşaallah bu çalışmanın bir benzerini, Avrupa’da, Münih şehrinde 14-16 Mart 97’de yaparak, Avrupalı ihvanımızı birbiriyle tanıştırmış, kaynaştırmış olacağız.
Bendeniz, kardeşiniz, kaynaşmayı üç aşamada mütalaa ediyorum: 1) Aile içinde, 2) Tasavvuf ve tarikatte, 3) Toplumda...
Önce, sevmeyi, sevilmeyi, sevimli olmayı şahsen öğrenmemiz lazım. Bu, her şeyin temeli, aslı, esası... Bu, çok önemli ve çok gerekli bir eğitim! Hayattaki mutluluk ve başarı da buna bağlı... Bu, tarih boyunca tasavvufî eğitimle sağlanmış, başka çıkar ve tutar yol yok. Büyük aşk, şevk, iman, ihlas ve irfan üstatları: Mevlânâlar, Yunuslar, Eşrefoğlu Rûmîler, İbrahim Hakkî-i Erzurûmîler, Hacı Bayrâm-ı Velîler... mürşid-i kâmiller, âşık-ı sâdıklar, erenler, abitler, zahitler, şehitler, gaziler, salihler, muhlisler... hep bu yoldan yetişmişler...
Onun için dervişlik hizmet ve vazifelerinize çok dikkat, ihtimam ve itina göstermeniz lazım; zikirleri, nafile ibadet ve taatleri ihmal etmemelisiniz; çok Kur’an okumalı, sünnet-i seniye-i nebeviyeye sımsıkı sarılmalısınız; itaatten ayrılmamalı, ahdinizi bozmamalı, sırât-ı müstakîmden kaymamalı; harama, günaha dalmamalı, tam takva ehli olmalısınız...
Sonra, ailede huzur ve kaynaşmaya çok gayret göstermek gerekiyor. Eşiniz ve çoluk çocuğunuzu çok sevmeli, onlara karşı görevlerinize çok dikkat etmelisiniz. Onlara karşı dinimizin emrettiği görevleri tam yapıp yapmadığınızı kendi kendinize sorun! Onlara sert ve kötü muamele yapmayın, vurup, kırmayın; çünkü bunun hiçbir faydası yok! Onlara zaman ayırın, onlarla ülfet ve sohbet ve muhabbet eyleyin! Eve bol rızık, yiyecek, içecek, giyecek ve hediye götürün! Onları alıp zaman zaman ziyaretlere, sohbetlere, vaazlara, toplantılara götürün; gönüllerini almaya çalışın...
Allah yolunda ihvan ve âhiret kardeşleri olduğumuz için tasavvufî camiamıza bağlılığınızı sağlamlaştırın; cemaatimize karşı içtimaî ve dinî görevleriniz, hizmetleriniz olduğunu hiç unutmayın, birbirinizi Allah rızası için sevin, ziyaret edin, yardımlaşın, hediyeleşin! Birbirinizin kusurlarını görmeyin, hataları bağışlayın, suçları affedin, eza ve cefalara sabırlı, tahammüllü olun; birbirinize küsmeyin, gıybet, dedikodu, iftira etmeyin, entrika, ihtilaf, tefrika çıkarmayın!
Sonuncu ve çok önemli bir görevinizin de topluma karşı olduğunu hiç unutmayın.
Siz sadece kendi başınıza müslüman değilsiniz; bir toplum içinde yaşıyorsunuz; onlara karşı İslâm’ı temsil ediyorsunuz; size bakarak İslâm’ı sever, hidayete erer, doğru yola girerlerse, bunun size çok faydası, sevabı, şerefi, mükâfatı gelecektir; böyle olmasını sağlamak için dikkatli ve gayretli olun! İşinize, halinize, davranışınıza, sözünüze, özünüze, gönlünüze özen gösterin; her şeyinizin temiz, sâfî, samimi, sevimli, alımlı, tatlı, doğru, haklı; dine imana uygun, olgun, saygın, güzel, mükemmel olmasına çalışın; çevre ile ilgi kurun, onlara iyilik yapın, hediye verin, yardım edin; İslâm’ı tatlı tatlı anlatın; acele etmeyin, sabırla çalışın; yılmayın, bıkmayın, küsmeyin, ümitsizliğe düşmeyin! “Kâfir bile belki imana gelir, müslüman olur.” diye düşünün; güler yüz gösterin; taviz vermeden, kötüyü tasdik etmeden, batıla dalkavukluk yapmadan, geri adım atmadan, hayrı ve hakkı söyleyin, doğruyu ve güzeli işleyin ki toplum İslâm’ı ve müslümanları doğru tanısın, sevsin, benimsesin!
Hepinize kucak kucak saygılar, sevgiler, içten dualar, candan temenniler... Yüce Allah cümlemizi her türlü hayırlara muvaffak eylesin; lütfuna, ihsanına, rıdvanına mazhar kılsın! Âmîn, bi-hürmeti Seyyidi’l-mürselîn ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn!
*