30 Şaban 1442 | 12 Nisan 2021
 
89CADE1A-BFD6-47AF-AA5E-7FAB6EDCDDBC
Üye Girişi | Üye Ol
  • ANA SAYFA
  • KUR'AN-I KERİM
    • Okuyun
    • Dinleyin
    • Bilgilenin
  • SON PEYGAMBER
  • TASAVVUF
    • Tasavvufa Dair
    • Yolumuzun Esasları
    • Hatm-i Hacegan
    • Evrad-ı Şerif
  • M. ZAHİD KOTKU (RH. A.)
    • Hayatı
    • Fotoğrafları
    • Kitapları
    • Sohbetleri
  • M. ES'AD COŞAN (RH. A.)
    • Hayatı
    • İslam Anlayışı
    • Tasavvuf Anlayışı
    • Hizmet Anlayışı
    • Kitapları
    • Başmakaleleri
    • Sohbetleri
    • Fotoğrafları
    • Anma Programları
  • M. NUREDDİN COŞAN
  • SIK SORULAN SORULAR

  • Soru-Cevap
    • Sık Sorulan Sorular
Soru-Cevap > Sık Sorulan Sorular

TESETTÜR VE MAHREMİYETLE İLGİLİ KONULAR



 

SORU: Avret ne demektir? Erkek ile kadın vücutlarından ne kadarının örtünmesi gerekir?
CEVAP: Avret, görülmeyecek şekilde örtünmesi gereken vü cudun belli yerleridir. Avret ne kadardır? Bu hususta ihtilâf vardır. Şöyle ki: Erkeğin erkeğe nisbetle avreti, diz ile göbek arasıdır. Cerhed el-Eslemî diyor ki: "Peygamber (sa.) yanımızda oturdu bacağım açıktı, bunun üzerine Peygamber (sa.) buyurdu ki: "Bacağın avret olduğunu biliyor musun?". Yine Peygamber (sa.) Hazret-i Ali'ye buyurdu ki: "Bacağını gösterme". Maliki mezhebinin bazı âlimlerine göre erkeğin erkeğe nisbetle bacağı avret değildir. Sadece ön ve arka tarafı avrettir. Kadının kadına nisbetle avreti, erkeğin erkeğe nisbetle olan avreti gibidir. Yani diz ile göbek arasıdır. Buralara bakmak caiz değildir. Geri kısımlarına bakmakta beis yoktur. Erkeğin kadına nisbetle avreti ise: Şayet baba ve kardeşi gibi mahremi olursa yine diz ile göbek arasıdır. Bu hususta ittifak vardır. Mahremi değil yabancı olursa yani nikâh hususunda birbirine düşerlerse "avret diz ile göbek arasıdır" diyen olduğu gibi, bütün vücudu avrettir diyen de olmuştur. Yani erkeğin kadına bakması haram olduğu gibi kadının da erkeğe bakması haramdır. Safi'î mezhebi böyledir. Kadının erkeğe nisbetle avretine gelince, sahih kavle göre, bütün vücudu avrettir. Şafiî mezhebiyle Hanbeli mezhebi böyledir. Hanefî ile Maliki mezheblerine göre; yüz ve el müstesna bütün vücud avrettir. Aynı zamanda kadının mahkemede ifâde vermesi için erkek hakim veya alış-veriş için müşteri veya satıcı erkeklere görünmesinde beis yoktur.
 
SORU: Kadının sesi avrettir, onu dinlemek haramdır diyen olduğu gibi mubahtır diyen de vardır. Bu hususta ne diyorsunuz. Biz nasıl davranalım?
CEVAP: Soruda belirtildiği gibi kadının sesi hakkında çeşitli mütalaalar serdedilmiştir. Safi'î ulemâsının kaydettiklerine göre kadının sesi avret değildir. Yabancı erkeklere işittirecek kadar bir kadın sesini yükseltirse günahkar olmadığı gibi onu dinleyen erkek de günahkar olmaz. Hanefî mezhebinde ihtilaflıdır. Ed-Durru'l-Muhtar ile İbn-i Abidin'e göre en kuvvetli görüş kadının sesi avret değildir. Nevazil ve el-Kafî ismindeki kitaplara göre avrettir. Bazı ulemâya göre namazda avrettir, onun dışında avret değildir. Alusî: “kanaatime göre kadının sesi avret değildir, ancak sesi şehveti tahrik edip fitneye vesile olursa o zaman haram olur” demektedir. Muhammed Ali es-Sabünî de şöyle diyor: Kadının sesi fitneye vesile olmazsa avret değildir. Zira Peygamber (sa.)'in zevceleri Peygamber (sa.)'in hadîslerini nakledip rivayet ederler ve içinde yabancı erkek bulunan cemaatle konuşurlardı.
 
SORU: Malikî ile Hanefî mezhebinde sû-i niyyet olmazsa kadının yüzü avret sayılmadığından şehvetsiz ona bakmakta beis yoktur. Fakat Şâfi'î ile Hanbelî mezhebine göre şehvetsiz de olsa bakmak haramdır. Buna göre yüzü açık bir kadın ile alış-veriş yapmak caiz midir?
CEVAP: Zarurete binaen bir tüccar, yüzü açık bir kadına bakabilir. Sû-i niyyet olmazsa Allah'ın indinde mes'ûl sayılmaz.
 
SORU: Hanımların dışarıda abdest almaları halinde çoraplarının giyilip çıkartılmasında külfetten kurtulmak için veya şartlar elvermediği takdirde çoraplarıyla ayaklarını suya daldırsalar ya da bir şadırvanın akan musluğu altına ayaklarını çoraplarıyla tutsalar ayaklarında suyun serinliğini duydukları anda bu abdest olur mu?
CEVAP: Malum olduğu gibi Hanefi mezhebinde abdestin farzları dörttür. Yüz, el ve ayakları yıkamak, başın dörtte birini mesh etmektir. Yıkamaktan maksat üzerine suyu akıtmaktır. Bu nedenle bir kimse ayaklarını çoraplarıyla beraber musluğun altına tutsa, şayet su üzerinden akmış ise mesele tamamdır. Yani abdest yerine gelmiş olur. Eğer üzerine su akmamış olsa abdest tamam değildir. Hanefî mezhebinde de -ayak avret sayılmadığından- bir sakınca olmaz. Böyle bir durumda müteammiden kadının ayağına bakan kimse günahkâr olmaz.
 
SORU: Vücudun rengini gösterecek şekilde naylon veya çok ince bir şey giyip namaz kılmak veya dışarda dolaşmak caiz midir?
CEVAP: Vücudun siyah veya beyazlığını gösterecek şekilde naylon veya ince bir kumaşı giyip dışarda gezmek haramdır. Ahlâkın bozulmasına vesile olduğu gibi, fitne ve fesada da vesiledir. Namus ve şeref mefhumuna sahip kimse, erkek olsun kadın olsun böyle bir elbise ile gezemez. 
 
SORU: Kadının örtünmesini emir eden âyet-i kerimede zikr edilen cilbab ne demektir, manto giymek haram mıdır?
CEVAP: Câhiliyette insanların birçokları terbiye ve edebden yoksundu. Ahlâk, iffet ve namus meselesi lafta idi. Bugün olduğu gibi kadın açılıp saçılıyordu, vücudunu, na mahrem yerlerini göstermekle böbürleniyordu. İlahî rahmet olarak gelen İslâm dini, tefessüh etmiş bu insanlığı ıslah etmek için birtakım emir ve prensipler getirdi. Bunlardan birisi de kadının cilbab ile örtünmesini emreder. "Ey Peygamber, hanımlarına, kızlarına ve mü'minlerin hanımlarına söyle! Baş ve boyunlarını örtmek için cilbablarını üzerlerine alsınlar".
Cilbab'ın mâhiyeti hakkında birkaç görüş vardır:
1-Cilbab, bütün vücudu örten uzun gömlek veya entaridir.
2-Entari üzerine giyilen geniş elbisedir.
3-Başı, boynu ve çevresini örten atkıdır.
4-Üst tarafı göbeğe kadar örten ve ridâ denilen örtüdür. Sibeveyhî'nin üstadı olan Halil; "Bu mânâlardan hangisi kasdedilirse caizdir" diyor.
Müslüman kadın, el ve yüzü müstesna bütün vücudunu örtmek mecburiyetindedir. Bir kimse buna inanır fakat uygulamazsa günahkâr olur. Amma inkâr ederse dinden çıkar, mürted olur. İslâm'ın kabul etmediği tevillere baş vurup halkın inancını bozmak sapıklıktır. Tesettürün dinen makbul olabilmesi için birkaç şartı vardır, onlara ri'âyet etmek gerekir:
1-Elbisenin vücudu gösterecek tarzda ince,
2-Nazar-ı dikkati çekecek kadar süslü ve renkli,
3-Vücudun hatlarını gösterecek şekilde dar olmaması gerekir.
Bir memlekette manto giymek adet ise, dar olmamak şartıyla onu giymekte beis yoktur. Çünkü İslâm dini, ne erkek ne kadın için belli bir kıyafet getirmemiştir. Her memleketin kendisine has bir giysisi vardır. Hatta buranın çarşafı, Suriye, Irak ve Hicaz'da giyilen çarşafa benzemiyor. İlla şu veya bu kıyafet lazımdır demek doğru değildir.

SORU: Mahrem olmayan kadınlara bakmak dinen nasıldır?
CEVAP: İslâm dini mahrem olmayan kadınlara bakmayı yasakladı. Zevcesi ve mahremi olmayan kadınlara bakmak caiz değildir. Çünkü göz kalbin elçisidir. Sevgi, halvet ve gayri meşru şeylerin kapısını açan gözdür. Bunun için Kur"anı Kerim buyuruyor ki: "Mü'minlere deki gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar.(Nur,34)" Yalnız dolaşırken bir kadın göze ilişse tekrar bakmamak şartıyla günah sayılmaz. Çünkü bu iradenin dışında olur. Cenab-ı Hakk, yolda yürürken gözümüzü bağlamamızı veya kapatmamızı emir etmemiştir. Peygamber (sa.): “Hazreti Ali'ye Ey Ali! Bir kadın gözüne ilişti mi ikinci defa bakma. Birincisi için sana vebal yoktur. Fakat ikincisinin vebali vardır”. Peygamber (sa.): "Bilerek namahreme bakmak gözün zinasıdır" buyurmuştur. Hanefi mezhebine göre şehvetle bakmamak şartıyla mahrem olmayan kadına bakmakta bir sakınca yoktur.

 
SORU: Gazete ve dergilerde bulunan kadın resmiyle televizyondaki görüntüsüne bakmak haram mıdır?
CEVAP: Bugünkü neslin aksi istikamette doğru yönelip istenmeyen yola saplanmasının birçok sebebi vardır. Şüphesiz ki bunların en önemlilerinden birisi gençliğe müsbet ve yararlı şeyleri telkin etmek yerine menfi şeyleri telkin edip zararlı şeylerle kafalarını doldurarak beyinlerini yıkamak ve gazete ile dergilerde müstehcen resimleri yaymak ve bu yolla gençliği avlayıp ruh ve mânâlarını katletmek için gösterilen çabadır. Televizyon da dergi ve gazetelerden geri değildir. Basın ve televizyon, beşeriyete hizmet etmek hususunda en büyük rol oynamaları gerekirken bilakis daha fazla zararlı bir hale getirilmiştir. Bununla beraber, gazete ve dergilerdeki müstehcen resimler ile televizyondaki açık görüntüler gerçek değil resim ve hayal olduğu için onlara bakmak hakiki kadının vücuduna bakmak gibi haram sayılmaz. Ancak şehvet ile bakan bir kimse için haram olur. 
 
SORU: Bir kadın, diploma, nüfus cüzdanı veya pasaport gibi bir şey almak için baş açık bir fotoğrafın getirilmesi şart koşulsa onu vermekte beis var mıdır?
CEVAP: Bir kadın, diploma veya pasaport gibi bir şey için baş açık bir fotoğrafın getirilmesi şart koşulduğu takdirde İslâm'ın terbiye ve edebine aykırı da olsa baş açık bir fotoğraf verebilir. Çünkü fotoğrafta baş açık da olsa avret sayılmaz, o hakiki değildir. Yalnız kendisinde baş açık bir fotoğraf olmazsa erkeğe değil bir kadına veya kardeşi gibi bir mahreme fotoğraf çektirmek zorundadır.
 
SORU: Baş açık olarak gezmek caiz midir?
CEVAP: Kadının evinde oturup mahrem olmayan kimse bulunmazsa başını açmasında beis yoktur. Çünkü kadının avreti yabancı olmayan kimselerin huzurunda diz ile göbek arasıdır. Evde yabancı varsa veya evde değil dışarda ise başı avret olduğu için onu açması caiz değil, haramdır. Erkeğin başı ise avret değildir. Kendi evinde, bağ ve tarlada başının açık olarak kalmasında beis yoktur. Fakat sokak ve çarşıda baş açık olarak gezmesi memleketin örf ve adetine göre değişir. Bulunduğu yerde baş açık olarak gezmek ayıp sayılırsa baş açık olarak gezmemek lazımdır. Ayıp sayılmıyorsa bu şekilde gezmekte beis yoktur.
 
 
SORU: Kadının emin bir yerde veya açık havada mayo ile güneşlenmesi caiz midir? Tıbbî olarak doktor tavsiyesine göre sırtını güneşlendirebilir mi?
CEVAP: Malûm olduğu gibi erkeğin avreti diz ile göbek arası, kadının avreti de el ve yüzü müstesna bütün vücududur. Kadın ayaklarının avret olup olmadığı hakkında ihtilâf vardır. Şafiî mezhebinde avrettir. Namaz dışında yabancıların yanında onları örtmeye mecbur olduğu gibi namazda da örtmeye mecburdur. Çorap gibi bir şeyi giymesi gerekir. Hanefî mezhebinde ise ayak avret değildir. Durum böyle olmakla beraber namazın dışında kadın yalnız veya mahremlerin yanında olduğu sırada bütün vücudunu örtmekle mükellef değildir. Ancak diz ile göbeğin arasını örtmeye mecburdur. Ameliyat ve tedavi gibi şeyler için erkek olsun kadın olsun herhangi bir kimsenin avretine bakmak gerekirse bakmak veya baktırmakta beis yoktur. Ayrıca halvette ve emin yerde soyunup yıkanabilir ve güneşlenebilir.
 
SORU: Mahrem olmayan, yani kendisiyle evlenmesi caiz olan bir kadın ile yalnız kalmak veya birlikte yolculuk yapmak caiz midir?
CEVAP: Mahrem olmayan bir kadınla yalnız kalmak veya yolculuk yapmak caiz değildir. Peygamber (sa.) "Bir erkek bir kadınla yalnız kalırsa mutlaka şeytan onların üçüncüsüdür" buyuruyor. Başka bir hadiste şöyle buyuruyor "Bir erkek, beraberinde mahremi olmayan bir kadınla yalnız kalmasın". Ahlâksız olmamak şartıyla bir erkeğin hala ve teyzesi gibi mahremi olan kadınlarla yalnız kalmasında ve yolculuk yapmasında beis yoktur.
 
SORU: Bir kimse baldızıyla veya kardeşinin hanımıyla yolculuk yapar veya yalnız kalabilir mi?
CEVAP: Mahremi olmayan bir kadınla baldızı veya kardeşinin hanımı veya kayın biraderin hanımıyla yalnız kalmaları veya yolculuk yapmaları caiz değildir. Peygamber (sa.) buyuruyor ki: "Kadınların yanlarına -yalnız iken- girmekten sakınınız.” Bunun üzerine birisi Kadının kayın biraderi de böyle midir? dedi. Peygamber (sa.): “O, ölümdür (yani onunla bir arada bulunmak daha tehlikelidir)" buyurdu.
 
SORU: İş yerlerinde ve imalathanede kadın işçi, müstahdem ve sekreter olarak çalıştırmak caiz midir?
CEVAP: İslâm dini, çalışmak veya çalıştırmak hususunda erkek ile kadın arasında fark gözetmemektedir. Yani bir erkek çalışabildiği gibi bir kadın da çalışabilir. Bir erkek iş veya imalathane sahibi olabildiği gibi kadın da olabilir. Bunun için bir fabrikaya sahip olan bir kadın, ihtiyaç ve maslahatına göre hem erkek hem kadın işçi çalıştırabilir. Hele dul ve yetim sahibi bir kadın, işe alıp çalıştırmak ve bu yol ile ihtiyacını karşılamak büyük bir sevaptır. Bir erkek de sahibi olduğu fabrikasında ve imalathanesinde hem erkek hem kadın çalıştırabilir. Fabrikada veya imalathanede çalışan işçilerin hepsi kadın veya hepsi erkek iseler ortada herhangi bir mesele yoktur. Bir kısmı kadın bir kısmı da erkek ise ve çalışma yerleri ayrıysa yine herhangi bir sakınca yoktur. Fakat halvet ve birbirine yabancı olan erkekle kadınların karışık olarak birarada çalışmaları ve gayrı meşru yaşamaya vesile olacak şekilde birarada bulunmaları özellikle de kadınların İslâmi tesettüre riayet etmemeleri kesinlikle haramdır. Kadın sekreter tutmak meselesine gelince, onu tutan kimsenin durumuna göre değişir. Yani kadın sekreter bir kadın tarafından tutulmuşsa ortada herhangi bir problem yoktur. Mesela, bir kadın doktor bir sekreter tutmak isterse mutlaka kadın olması icab eder. Yabancı bir erkek tutması halvete ve yalnız başlarına kalmalarına vesile olacağı için caiz değildir. Sekreter tutmak isteyen kimse, erkek ise bir kadını yanında sekreter olarak çalıştırıp yalnız kalmaları, haramdır. Peygamber (sa.) şöyle buyuruyor: "Bir erkek yalnız olarak bir kadınla kaldı mı mutlaka onların üçüncüleri şeytandır".
 
SORU: Bir kadının tek başına Hicaz'a veya mesela Ankara'dan İstanbul'a gibi uzak bir yere gitmesi caiz midir?
CEVAP: Bir kadının Hicaz'a veya mesela Ankara'dan İstanbul'a gibi uzak bir yere tek başına gitmesi caiz olmadığı gibi, kocası veya mahremi olmadan birkaç kadınla birlikte olsa da gitmesi caiz değildir. Şafiî mezhebine göre emniyette olursa ilk hac ile mecburi iş için bir kadının kocası ve mahremi olmadan iki veya daha fazla kadın ile birlikte gitmesinde beis yoktur.
 
SORU: Kadınla tokalaşmak caiz midir?
CEVAP: Mahrem olmayan kadına bakmak haram olduğuna göre, onlara dokunmak veya tokalaşmak mutlaka haramdır. Peygamber'e (sa.) biat eden kadınlar dediler ki: “Ey Allah'ın Resulü, biat ederken elimizi tutmadınız.” Peygamber (sa.) “Kadınların elini tutup tokalaşmam” buyurdu. Hazreti Aişe (ra.) biat ile ilgili şöyle buyuruyor: “Allah'a yemin ederim ki Resûlüllah'ın eli bir kadının eline dokunmadı. Sadece sözle onlardan biat aldı". Peygamber (sa.) bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor: "Sizden biriniz, başına iğne ile dürtülmesi kendisi için helâl olmayan bir kadına dokunmaktan daha hayırlıdır." İslâm dini kadınla tokalaşmayı yasaklamakla kadım tezyif etmiyor. Bilakis şerefini kurtarıyor. Kötü niyetli kimselerin şehvetle el uzatmasına engel oluyor.
 
 
SORU: Birçok amire ve memûre kadın vardır. Erkeklerle teşriki mesaî edip onlarla dolaşıyor, bu hususta dinin hükmü nedir?
CEVAP: Dinen erkek amir ve memur olabileceği gibi, kadın da amire ve memûre olabilir. Ve buna büyük ihtiyaç vardır, hatta farz-ı kifayedir. Ancak bu iki önemli şarta bağlıdır ve onlara riâyet etmek lazımdır:
1- Erkek ile kadın, çalıştıkları müessesede yalnız olmayacaktır. İffet ve namusun İslâm dininde büyük bir yeri vardır. Yalnız olurlarsa meşru olmayan haller zuhur edebilir. Bu iki cins bir arada oturup kaldıkları, birlikte yaşadıkları takdirde birbiriyle sohbet edip arkadaşlık yapmaları kaçınılmaz olur. Şehvet ve nefsi emmarenin ne kadar dessas olduğu ve ne gibi menfi neticeler doğurabileceği malumdur.
2- Her iki cinsin çalışma sahaları ayrı olacaktır. Yani erkek erkeklerin, kadın da kadınların müessesesinde görev alacaktır. Mesela kadın, kız okulunda veya kadın hastanesinde, erkek de erkek okulunda görev alacaktır. Zaruret olmadıkça aksi kesinlikle caiz değildir. Erkek ile kadının tokalaşmaları ise asla caiz değildir. Ümeyme bint Rakika şöyle diyor: "Birkaç kadınla birlikte biat etmek üzere Peygamber (sa.)'e gittik..." Kur'an-ı Kerîm'de zikredilen şekilde "Allah'a şirk koşmamak…" üzere bize biat etti. Ve dedi ki "Gücünüzün dahilinde" biz de dedik ki "Kendimize karşı olan şefkatımızdan ziyade Allah bize karşı şefkatlidir." Yine dedik ki “Ey Allah'ın Resulü, sen bizimle tokalaşıp elimizi tutmaz mısın?” Peygamber (sa.) cevaben buyurdu ki "Ben kadınlarla tokalaşmam. Yüz kadına söylediğim söz, bir kadına söylediğim söz gibidir.". Hz. Aişe (ra.) biat ile ilgili şöyle diyor "Allah'a yemin olsun Peygamberin eli asla bir kadının eline değmedi. Ancak söz ile onlara biat etti".
 
SORU: Hasta bir kadının erkek doktor veya hasta erkeğin kadın doktora muayene olması caiz midir?
CEVAP: Hasta bir kadın muayene, tedavi ve ameliyat gibi şeylere muhtaç olabilir. Ancak kadın, hasta olduğunda ehliyetli bir kadın doktor varsa ona gidip muayene olabilir. Yoksa erkek bir doktora gider tedavisini ona yaptırır. Aksi takdirde erkeğe gitmesi günâh ve vebaldir. Kezalik bir erkek hasta olursa, ehliyetli erkek bir doktor varsa ona gitmeye mecburdur. Yoksa bir kadın doktora gidebilir.
 
 
SORU: Müslüman bir doktor için hastasının muayenesi esnasında özellikle kadın hastalar için vücudunun ekseriyetini açtırmak var mıdır? Yoksa sadece hasta olan kısmı mı soydurmak lazımdır. Yahut ani durumla karşısında gözü kayarsa vebal altına girer mi?
CEVAP:
Hastalık, tabiî şeylerden biridir. Yani insan yorgunluk, açlık ve hastalık gibi şeylere maruz kalır. Bunlardan sakınmak ve karşı tedbir almak da onun gereğidir. Peygamberimiz, erkek olsun kadın olsun herkese tedavi olmayı emretmektedir. Nasıl ki erkek bir hastanın tedavi olması normaldir, aynı şekilde kadın bir hastanın da tedavi olması normaldir. Ancak erkek mümkün olduğu takdirde erkek bir doktora kadın da bir kadın doktora gitmesi lazımdır. Muayene ve ameliyat esnasında sadece ihtiyaç nisbetinde avret açılabilir. Fazlasını açmak haramdır. İcap etmediği hâlde kadının avretini veya ihtiyaç fazlasını açan melundur. Peygamber (sa.) "Avrete bakan da baktıran da melundur" demiştir. Ebü İshak eş-Şirâzi şöyle demektedir "Zarurete binaen doktor tenasül aletine ve yerine bakabilir. Sünnet olurken tenasül aletine bakmak caiz olduğu gibi ihtiyaç olmadan yabancı bir erkeğin bir kadına veya yabancı bir kadının bir erkeğe bakması caiz değildir". Maalesef bu zamanda ihtiyaç olmadığı hâlde kadın soydurulup açtırılarak muayene edilmekte ve ufak bir ameliyat için vücudu açtırılmaktadır. Bu hareketler dinen yasaktır, caiz değildir.
 
SORU: Düğünlerde erkeklerin ve kadınların ayrı ayrı kendi aralarında şarkılı ve türkülü olarak oynamaları caiz midir?
CEVAP: İslâm dininde düğün gibi şenlikler için erkeklerin ve kadınların ayrı ayrı olmak şartıyla kendi aralarında İslâm'ın yasaklamadığı şarkı, türkü ve şiir söyleyip oynamalarında bir sakınca yoktur. Hazreti Aişe (ra.) şöyle anlatıyor: "Benim yanımda iki cariye şarkı söylerken Ebû Bekir (ra.) eve girdi. "Resûlüllah'ın evinde şeytan çalgısı olur mu?" diyerek kızdı. Bunun üzerine Allah'ın Resulü buyurdu ki: "Onları bırak, bu günler bayramdır." Peygamber (sa.) bir hadiste de şöyle buyurur: "Nikâhı ilân edip onun için def çalınız." Başka bir hadiste şöyle buyuruyor: "Şiir normal söz gibidir. İyisi iyi, çirkini çirkindir.". Şarkı, tanbur ve ud gibi çalgılarla beraber veya fahiş ve gayri ahlakî olursa haramdır.
 
SORU: Kadın, kadınların yanında veya oğul ve baba gibi mahremin huzurunda başını açabilir mi?
CEVAP: Kadının yüzü ve elleri müstesna bütün vücudu yabancılara nisbetle avret de olsa kadın ile mahrem olan kimselerin huzurunda namaz dışında açabilir. Çünkü baş ve kol gibi organlar bunlara nisbetle avret sayılmaz. Ancak halvette veya kocası yanında olmazsa edebini muhafaza edip başını örtmek suretiyle iyi bir örnek olursa daha iyidir.
 
SORU: İslâmî bir elbise şekli teklif edilebilir mi? Ya da bunun için alternatif ne olabilir? Belli yerleri şu vasıf veya şekilde örtse setr hasıl olmuştur, ne ile örttüğün, kaç parça ile kapattığın önemli değildir, denilebilir mi?
CEVAP: İslâmî bir elbise şekli teklif edilemez. Çünkü Resûlüllah (sa.) belli bir elbise modeli üzerinde durmamıştır. Peygamberimiz ve Hulefai Raşidin devrinde İslâm ülkesinin sınırları genişlemiş ve yeni İslama giren toplumlar olmuştur. Fakat bunlardan kıyafetlerini değiştirmeleri ve özel bir kıyafete bürünmeleri istenmemiştir. Elbisenin kumaşı ve modeli önemli değildir. Ancak bazı elbiselerin giyilmesi o elbisedeki özellikler dolayısıyla Peygamberimiz (sa.) tarafından yasaklanmıştır. Bu özellikler:
1- Kâfirlerin özel elbiseleri Müslim ve Nesai'nin, îbn Amr'dan rivayet ettiğine göre Bir gün Peygamber İbn Artırın üzerinde usfur ile boyalı iki elbise görmüş ve bu elbisenin kafirlerin elbisesi olduğunu bildirerek giyilmemesini, hatta yakılmasını emretmiştir. Buradaki nehyin tahrim olduğunu söyleyenler olduğu gibi tenzih içindir diyenler de olmuştur.
2- Kibir için giyilen elbise Peygamberimiz (sa.) kibir elbisesinin giyilmesini de yasaklamıştır.
3- Erkek için ipek elbise Bir çok hadisde ipek elbisenin erkekler için haram olduğu ifade edilmiştir.
4- Erkeklerin kadın elbisesi, kadınların da erkek elbisesi giymesi caiz değildir. Hülasa; İslâmî kıyafet diye belli bir kıyafet teklif edilemez. Ancak İslâmî açıdan yasak olan kıyafetler vardır. Bunlar da şöyle sıralanabilir a) Kibir ve şöhret elbisesi, b) İpek elbise (erkekler için), c) Erkeklerin kadın, kadınların erkek elbisesi giymesi, d) Kafirler için şiar olan elbise.
 
SORU: Teşebbühte zamana ve mekâna göre değişme olabilir mi? Mesela şapka dün teşebbüh alameti iken bugün böyle olmaktan çıkmış mıdır?
CEVAP: Teşebbüh, yani kâfir ve fasıklara benzemek yasaktır. Ehli küfre has ve küfür alameti sayılan bir elbiseyi giymek küfür, ehli fişka has bir elbiseyi veya bir cinsin diğer cinse has elbisesini giymek ise fısktır. Yani İslâm'ın üzerinde durduğu teşebbüh sırf gayrimüslimleri taklit etme veya erkeklerin kadınlara, kadınların da erkeklere veya ehli fıska benzeme özentisiyle birbirlerinin şekil ve kıyafetlerini taklid etmeleridir. Nitekim Peygamberimiz (sa.) “Kadınlara benzemeye çalışan erkeklere ve erkeklere benzemeye çalışan kadınlara lanet etmiştir” buyurmuştur. Yine, Resûlüllah (sa.) “Kadın elbisesi giyen erkeğe ve erkek elbisesi giyen kadına da lanet etmiştir” buyuruyor. İmamı Rabbânî, Ahmed el Faruk Serhendî Mektubat isimli eserinde der ki: "Doğru olan şu ki, erkekler kadınlara benzemekten nehy edildiklerine göre hüküm kadınların adetlerini bilmeye tevakkuf eder. Bir beldede kadınlar önden düğmeli gömlek giyiyorlarsa oradaki erkeklerin kadınlara benzememek için bunu giymeyi terketmeleri ve yandan düğmeli gömlek veya elbise giymeleri gerekir. Başka bir beldede kadınlar yandan düğmeli elbise giyiyorlarsa erkeklerin önden düğmeli olan elbiseyi tercih etmeleri lazımdır". Muğnil Muhtaç isimli eserde de, “bir memlekette bir fakîhin mutad olmayan kaftan ve takke giyinmesi kişiliği zedeler ve şehadetin reddine vesile olur, denilmektedir”. Şapka, Osmanlı döneminde sırf gayrimüslimleri taklîd gayesiyle giyilmesi bakımından teşebbüh alameti sayılırdı. Fakat bugün şapka giyinmede gaye gayri müslimleri taklid etmek değildir. Belki adet böyle olduğu için giyilmektedir. Bu itibarla niyette gayrimüslimlere benzeme sözkonusu olmayınca şapka giymek teşebbüh alameti sayılmaz. Yukarıda İmamı Rabbânî'den de naklettiğimiz gibi, hüküm örfe göre değişmektedir.
 
SORU: Elbisenin vücudu vasfetmeme şartının sınırı nedir? Vasfetmekten murat nedir? Mesela bugün rüzgârlı bir günde çarşaf vücuda yapışıyor ve uzuvları belli ediyor. O halde vücut çizgilerini rüzgar ve benzeri durumlarda belli eden giysiler bu bakımdan farklı mıdır?
CEVAP: Elbisenin vücudu vasfetmesini iki türlü düşünebiliriz:
1 - Giyilen kumaşın ince ve şeffaf olmasından dolayı vücudu göstermesi Böyle ince ve şeffaf elbise tam vücudu örtmüş sayılmaz. İslâm böyle bir kumaşla insanın tam manâsıyla giyinmiş olduğunu kabul etmemektedir. Nitekim Ebu Davud'un tahrîc ettiği bir hadiste Hz. Aişe (ra.) bizlere şu olayı nakl ve rivayet etmektedir: "Esma binti Ebî Bekr bir gün Resûlüllah (sa.)'in huzuruna girdi. Üzerinde ince ve şeffaf bir elbise vardı. Resûlüllah (sa.) ondan yüzünü çevirdi ve “Ey Esma! Bir kadın buluğ çağma erdi mi - yüzünü ve iki elini göstererek- bunlardan başka bir şeyin görünmesi helâl olmaz” buyurdu. Bu hadis bizlere açıkça, ince ve şeffaf elbise giymenin caiz olmadığını ifade etmektedir.
2- Elbisenin dar olması Giyilen elbisenin dar olması sebebiyle vücud çizgilerinin belli olması, dışarıdan bakana organlar hakkında fikir verecek mahiyette olması. Bu hususta el-Mühezzeb müellifi şöyle demektedir "Bir kadının organlarını göstermemesi için cilbabını kalınlaştırması müstahaptır". Cilbab hakkında şunlar söylenmiştir Başörtüsü ve izar olarak tarif edilmiştir. Metali1 yazarı başörtüden daha kısadır demiştir. Diğerleri ise elbise üzerine giyilen geniş bir dış elbisedir, demişlerdir.
 
SORU: Cariyenin açılmasına dört mezhepte de müsaade ediliyor. Bu bir nassa mı dayandırılıyor? Yoksa Sahabi sözü müdür? Bir zarurete dayandırılıyorsa aynı zaruret bugün geçerli midir?
CEVAP: Hür olan kadının avretinin, bütün bedeni olduğunu daha önce söylemiştik. Cariyenin avreti hususunda ise ulema ihtilâf etmiştir. Bu hususta dört görüş vardır:
1- Cariyenin avreti hür kadının avreti gibidir. Delilleri: a) Hz. Aişe der ki: “Hz. Peygamber (sa.) ‘Allah hiçbir kadının başını örtmeksizin namazını kabul etmez’ dedi.” Hadis-i şerifde geçen kadın kelimesi umum ifade ettiğinden hem hür kadına hem de cariyeye şamildir. Zahiriler de bu görüştedir. b) Ahzab sûresinin 59. âyetindeki "inananların kadınları" kavli şerifi, hem hür kadınlara hem de cariyelere şamildir. Hür kadınların aksine cariyelerin tasarrufları (alışverişleri) daha fazla olduğu için fitne cariyelerde daha fazladır.
2- Cariyenin avreti başı hariç, bütün bedenidir. Delilleri: a) Yunus b. Yezîd der ki Zührî'ye "Bekâr olsun, evli olsun her cariyenin başını örtmesi gerekli midir?" diye sorduğumuzda "Evli ise başını örtmesi gerekir. Ama cilbab giymekten men edilir. Çünkü evli cariyeler hariç, diğer cariyelerin hür kadınlara benzemesi mekruhtur'' deyip "Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle (Bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) örtülerini üstlerine alsınlar, (vücutlarını örtsünler); onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir" mealindeki ayeti okudu. b) İmamı Malik, cariyenin başı hariç avretinin hür kadının avreti gibi olduğu, yani saçının avret olmadığı görüşündedir ki; Neylü'l-Evtar müellifi Şevkanî'nin İbn Abdil Berr'in "İstizkâr" adlı kitabından naklettiğine göre onun bu görüşü, Hicaz ehlinin ameline dayanmaktadır. Yani Hicaz'da cariyeler başlarını örtmezlerdi. Ancak şu var ki, İmamı Malik'ten nakledilen meşhur kavli bu değil, cariyenin avretinin erkeğin avreti gibi olduğudur.
4- Cariyenin avreti baş, göğüs ve kollan hariç bütün bedenidir. Delilleri: a) Hz. Ömer'in başını örten bir cariyeye vurup "Defâri... O baş örtüsünü çıkar. Yoksa hür kadınlara mı benzemek istiyorsun?" deyip cariyeyi başını örtmekten men etmesi. b) Zaruret. Efendisinin ihtiyaçlarını görmekte olan cariyenin ikide bir iş elbisesini çıkarıp dışarıya çıkmak için veyahut da efendisinin misafirlerine hizmet etmek için başka bir elbise giymesi, yani sık sık elbise değiştirmesinin zor ve meşakkatli oluşu.
5- Cariyenin avreti erkeğin avreti gibidir. Yani dizle göbek arasıdır. İmamı Ebû Hanîfe, İmamı Şafiî, İmamı Malik ve cumhur bu görüştedir. Delilleri: a) "Hz. Peygamber (sa.) Cariyenin avreti, göbeğinden dizlerine kadar olan yerdir," buyurmuştur. (Beyhakî bu hadisi İbn Abbas'ın rivayet ettiğini ve isnadının zayıf olduğunu söylemiştir). b) Hz. Peygamber (sa.) "Biriniz cariyesini köle veya işçisiyle evlendirdiğinde göbekten aşağı ve dizden yukarı olan yere bakmasın! buyurmuştur. c) Ebû Musa el-Eşari (ra.) minberde şöyle demiştir "Bir cariye satın almak isteyip de dizden yukarı, göbekten aşağı olan yere bakan kimsenin olduğunu duymayayım. (Eğer böyle biri varsa) sakın böyle bir şey yapmasın, yoksa onu cezalandırırım".
 
SORU: İslâm'a hizmet etmek gayesiyle okuduğunu söyleyen bir bayan aksine müsaade edilmiyorsa, avretini açarak okuyabilir mi? "Evet" denirse okuyabileceği okullar sınırlı mıdır?
CEVAP: Bilindiği gibi Nur sûresi'nin 31. ve Ahzab suresi'nin 33, 35 ve 59'uncu ayetlerinde kadınların örtünmeleri, vücutlarının zinet yerlerini yabancılara göstermemeleri emredilmektedir. Bu konuda birçok hadis de vardır. Ama bu hadisleri burada nakletmeye lüzum görmüyoruz. Kadının bütün vücudunun avret olup olmadığı hususu da mezhepler arasında ihtilaflıdır. Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre kadının istisnasız tüm vücudu avret kabul edildiği halde Hanefî ve Maliki mezheplerinde eller ve yüzün fitne korkusu olmadığı takdirde avret olmadığı belirtilmiştir. Tedavi gibi bazı zaruret hallerinde yabancı birisi bir kadının avret kabul edilen bir uzvuna zaruret miktarınca ve tedavinin gerektiği mahalli geçmemek şartıyla bakabilir. Allah (cc.) Kur"ân-ı Kerîm'de kadınların vücutlarını örtmelerini emredip başkalarına göstermelerini yasakladığına göre onların avret mahallerini yabancıların görebileceği şekilde açmaları haramdır. Zaruret olmadıkça avret sayılan bir uzvun tamamını ya da bir kısmını açamazlar. Zaruret, yasak bir şeyi yapmadığı takdirde helaki veya helake yaklaşmayı gerekli kılan şeydir. Ali Haydar Mecelle Şerhi'nde zarureti aynen şu şekilde tarif etmiştir: "Zaruret; memnu tenavül etmediği takdirde helaki müstelzim olan haldir". Buna göre, İslâm'a hizmet etmek gayesiyle de olsa İslâm'a taban tabana zıt düşen, kadının namahrem yerlerini ve avretini açmaya zorlayan okullarda okumanın zaruret kabul edilmesi mümkün değildir. Ayrıca kadınların mutlaka bilmesi gereken şeyleri, avretlerini açmayı gerektirmeyen okul ve kurslardan öğrenmeleri pekâlâ mümkündür. İslâm hizmeti böyle bir yol ile ifa edilemez. Ayrıca İslâm tarihi hiçbir resmî tahsili olmadığı halde kendisini özel olarak yetiştirip İslâm'a ve ilme hizmet eden kadınlarla doludur. Şüphesiz kadınların avret açma ve ihtilat gibi İslâm'ın yasakladığı şeyler olmazsa okutulmaları gerekli ve okumaları zaruridir, bunda büyük faydalar da vardır. Ama bu haramı işlemeyi tecviz edemez. Bilindiği gibi "Zararları gidermek, maslahatları celb etmekten evladır." diye meşhur bir fıkıh kaidesi vardır. İslâm'ın yasaklara gösterdiği itina, emirlere gösterdiği itinadan daha büyüktür. Hz. Peygamber bir hadîsinde "Ben size bir şey emrettiğim zaman ondan gücünüzün yettiği kadarını yapınız. Bir şeyden nehyettiğim zaman da ondan kaçınınız" buyurur. Bundan dolayı, meşakkati defetmek için vacibi terk etmek caizdir, ama günahları, özellikle büyük günahları işlemekte müsamaha yoktur. 
 
SORU: Bir anne, mümeyyiz veya mümeyyize olan çocuğunu avreti açık olarak yıkayabilir mi?
CEVAP: Bir anne, mümeyyiz olmayan bir çocuğunun (avret yeri dahil) her tarafını yıkayabilir. Bunda bir sakınca yoktur. Zaten mümeyyiz olmayan çocuk yıkanmazsa, her çeşit hastalığa maruz kalacaktır. Yalnız gerek olmadan avret yerine bakmamaya dikkat etmek gerekir. Çocuk mümeyyiz ise, annesi onu yıkamak istediği takdirde önce avret mahalli olan göbek ile diz kapağı arasını örter, sonra yıkar. Avretini örttürmeden onu yıkayıp avretine bakması veya avret yerini ellemesi haramdır.
 
SORU: Taksilerde şoför ile birlikte yalnız bir kadın bulunarak şehir içinde veya dışında uzak ya da yakın mesafede dolaşmak caiz midir?
CEVAP: Birbirine yabancı olan bir erkekle bir kadının yalnız olarak bulunmaları dinen haramdır. Peygamberimiz (sa.) bir hadisi şerifinde şöyle buyurmaktadır: "Bir erkekle bir kadın yalnız başlarına kalırsa mutlaka üçüncüleri şeytandır" (Buharî-Müslîm). Yani şeytan onların kalbine vesvese verip, şehvetlerini tahrik etmek isteyecektir. Dolayısıyla bir kadının şehir içinde kalabalık olduğu bir sırada bildiği bir yerden yine bildiği bir yere tehlike olmadığını anladığı takdirde taksiye binip gitmesinde beis yoktur. Fakat şehir dışı ya da gece vakti olursa veya kocasının izni olmadan yalnız olarak şoförle birlikte taksiye binmesi haramdır. Hatta bu zamanda büyük şehirlerde birbirine yabancı erkek ve kadınların büyük bir izdihamla otobüse binerek vücutlarının sürtünmesi dinen caiz olmayıp büyük bir vebaldir.
 
SORU: Muayene, doğum ve ameliyat olacak hanımlarda mahremiyet sınırı nedir ?
CEVAP: Zaruret olmadan avret yerini açmak haramdır. Ama doğum, ameliyat ve sünnet gibi bir zaruret varsa durum değişir. O zaman ihtiyaç nispetine göre avret yerini açabilir. Şayet avretten bir karış kadar açılması kifayet ediyorsa, fazlasının açılması haramdır. Yani belli bir noktanın açılması yeterli ise. kalan kısmını açmak ve bakmak haramdır.
 
SORU: Bir hanım muayene olurken beraberinde gelen hanım muayene odasına girebilir mi, mahremiyet durumu nedir?
CEVAP: Bir hanım, muayene olurken beraberinde olan hanım muayene odasına girebilir. Ama hanımın avret mahalline bakamaz. Kadının avreti kadına nisbetle, diz ile göbeğin arasıdır. Hanım hastayı muayene eden doktor, erkek olduğu takdirde mutlaka hasta hanımın kocası veya mahreminin yanında olması gerekir.
 
SORU: Ehil olmayan kişilerin hastaya bakmaları uygun mudur?
CEVAP: Ehil olmayan kimsenin hastanın avret yerine bakması haramdır.

 




iskenderpasa.com Hukuki Şartlar | İletişim Yardım | Site Haritası
Copyright 2014 Avustralya MEC Topluluğu All Rights Reserved. Sık Kullanılanlara Ekle | Tavsiye Et