Dünya hızla değişiyor... İki kutup vardı dünya üzerinde; Doğu bloğu ve Batı bloğu diyorduk. Bu bloklaşma böyle uzun zaman devam ettikten sonra, Rusya’nın birden taraf olmaktan çıktığını görüverdik. Bu, bizim için birden oldu ama bizim birden gördüğümüz sahne değişikliğinin hazırlıkları çok öncelerden yapılmış; ihtimaller düşünülmüş, yeni gelişmeler üzerine de senaryolar hazırlanmış... Fakat biz meseleleri geç öğreniyoruz. Halk olarak geç öğrenmemiz, bir mazerettir. Ama milletçe, devletçe ve dış politika yönünden eğer geç öğreniyorsak; o zaman çok büyük bir zaaf, çok büyük bir gaf, çok büyük bir gaflet ve uyuşukluk demek oluyor.
Basında, Yeni Dünya Düzeni içindeki yerimiz diye fikirler serdediliyor. Yanlış; biz, bu düzenin içinde değil, karşısında yer almaktayız, hedefi durumundayız. Peki, Yeni Dünya Düzeni ne getirecekmiş? İhtilâf olan yerlerde, ihtilaflar münasip bir şekilde çözülecek... Orta Doğu deniyor, İsrail kelimesi hiç kullanılmıyor ama asıl olan İsrail’dir; İsraille çevresindeki Irak, Suriye, İran ve diğerlerinin dengesi sağlanacak. Uzakdoğu’da Japonya, Çin ve Rusya arasında dengeler kurulacak. O dengeler kurulduktan sonra da dünyanın bekçiliğini Amerika Birleşik Devletleri yapacak.
Batı ve Amerika çok modern silahlara sahip ve bu modern silahların ne kadar hassas çalıştığını, bizim Muâvenet zırhlısının komuta kulesini uçurmakla gösterdiler. Bosna-Hersek’teki olaylar ortaya koymuştur ki Batı, savunduğu ideolojilerin, değerlerin hepsini terk etmiştir orada. Çünkü Yeni Dünya Düzeni’nin felsefesinde, Avrupa’da bir İslâm ülkesine yer verilmiyor!
Irak’ta insan hakları da beynelmilel kurallar da Birleşmiş Milletler’in kararları da çiğneniyor. O füze atışları sırasında Reşit Oteli’ni hedef aldılar. Saddam, İslâm ülkelerine: “Bakın, karşı tarafın başka menfaatleri vardır, petrole el koymak istiyor. Gelip beni dinleyin!” demiş ve İslâm ülkelerinden 300 delegeyi Reşit Oteli’ne toplantıya davet etmişti. Bir sivil hedefe ve beynelmilel konukların olduğu, uluslararası toplantının yapıldığı bir yere, özellikle hedef alınmış ve ateş açılmıştır. Bu, büyük bir suçtur!
Çok açık olarak görülen bir şey var ki dünyadaki petrol rezervlerinin azalmaya başladığı bir sırada, Amerika en zengin petrol kuyularının bulunduğu topraklara sahip olmuştur ve yine petrol yataklarının çok olduğu 36. paralelin kuzeyinde de çok karanlık, gizli bir hava var.
Kur’ân-ı Kerîm’de net olarak bize Allahu Teâlâ’nın bir görev verdiği bildiriliyor: “Siz insanlar için özel olarak yaratılmış, gönderilmiş, takdir edilmiş bir ümmetsiniz! İyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a inanırsınız.”106 diye. Demek ki aslında dünyanın fazilet üzerine dayalı yönetimi, dünyanın polisliği, bekçiliği görevi müslümanlarındır. Allah’a karşı sorumluluğu olan, kalpten geçenleri bilen Allah’a karşı niyetinin mutlaka iyi olmasını sağlayacak bir ahlâk anlayışında olan, dünya menfaati peşinde koşmayan, hiçbir kimsenin ağlamasına, kanının bir damlasının bile akıtılmasına razı olmayan insanların, dünyanın yönetiminde bekçi olmasını Allah istiyor. Yüce kitabımızın bize yüklediği misyon budur. Ama biz bu misyondan şu anda uzaktayız. Bu misyonu başkaları yürütüyor. Yani mafya çetesinin reisi, şimdi polis karakolunu yönetiyor.
Ümitsiz değilim, çünkü Türkiye’de pek çok avantaj vardır, genç nüfusumuz vardır ve genç nüfusun kültürel durumu İslâm’a yakınlaşma istikâmetindedir. Orta Asya’nın bize yakınlaşması güzel bir şey. Ecdadımızın bize bıraktığı şanlı miras dolayısıyla Orta Doğu’nun, Kuzey Afrika’nın, Uzakdoğu’nun bize sempati duyması iyi bir avantaj... Türkiyemizin kendine her yönden yeterli, bütün hudutları kapansa, kendi kendine yaşayabilecek imkânlara sahip bir devlet olması güzel bir şey.
Balkanlar’da Arnavutluk’a büyük önem vermek gerektiğini düşünüyorum; çünkü nüfusu, kültürü ve yapısı itibariyle bize yakındır, müstakil bir ülkedir. Onunla Kosova ve Sancak’a, Yugoslavya’ya yardım sağlayabiliriz; orasını bir üs olarak kullanabiliriz. Makedonya’ya yardım sağlayabiliriz... Bulgaristan’ı önemli görüyorum; ilişkilerimizi geliştirmeliyiz ve Balkan ülkeleriyle ilgili çalışmaları çoğaltmalıyız.
Kafkasya’yı önemli bir bölge olarak görüyorum. İçindeki yurttaşlarımız, dindaşlarımız, gönüldaşlarımız dolayısıyla... Burada bizim onlarla bütünleşmemize bir set çeken, Gürcü ve Ermeni duvarı var... Tabiî bunun da düşünülmesi, halledilmesi lâzım. Azerbaycan’a çok önem vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü kardeşlik bağlarımız yanında Orta Asya’ya ve Kazakistan’a doğru açılan sahaların üzerindedir.
Doğuda İran’ı çok önemli bir ülke olarak görüyorum. İran’la bizim zıtlaşmamızın tarihte hiçbir faydası olmamıştır. İran’la biz problemlerimizi çözebilirsek, Güneydoğu Asya ve Orta Asya’yla tıkanıklığı açmış olacağız, bütünleşme imkânı bulacağız; bunu mutlaka yapmalıyız! İran’ın 50-60 milyon nüfusu, bizim 60 milyon nüfusumuzla birleştiği zaman, Batı’nın istediği her şeyi yapmak zorunda olmayan bir güç oluşturabiliriz. Gerçi bunu politikacılar düşünmüşler ve CENTO vs. gibi kuruluşlar ile birtakım iş birliği çalışmaları yapmışlar; ama verimli bir tarzda işletememişlerdir.
Irak’a bu adamların gördüğü gözlükten başka bir gözlükle bakmamız ve mutlaka problemleri çözmemiz lâzım. İki komşu ülkeyiz, Amerika’nın gözlüğüyle meseleleri görmek zorunda değiliz. “Irak’ın bütünlüğüne saygı duyuyoruz.” sözü güzel bir şeydir ama hakikaten saygı duyup da meseleyi beraber çözersek, yorganını hırsızlara kaptıran Nasreddin Hoca’nın durumuna düşmeyiz. Irak’ın kurtulmak için bir tek çaresi vardır: “Biz Osmanlı zamanında Türkiye ile beraberdik.” deyip Türkiye ile birleşmek... Belalardan kurtulmak için başka türlü seçeneği yok!.. Suriye ile de aramızın düzeltilmesi lâzım. Çünkü hududun öbür tarafında, hududun bu tarafındaki ailelerin yarısı vardır; kültürümüz aynıdır, halklar aynı halklardır.
Akdeniz’i önemli bir bölge olarak görüyorum. Doğu Akdeniz, Afrika’nın kuzeyine doğru Suriye, Lübnan, Ürdün, Mısır, Tunus, Libya, Fas bizim eski eyaletlerimizdir. Oralarla ilgili çalışmalar yapmamız lâzım. Ticarî iş birlikleri yakınlaşmaya sebep oluyor; ekonomik iş birlikleri sonunda siyasî iş birliklerine dönüşüyor. Akdeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı kurulmasını teklif ediyorum.
Hülasa dünyada yeni değişiklikler oluyor, yeni düzenler kurulmaya çalışılıyor. Bizim bu düzen içinde hedef alındığımızı ve oyunun, bizim üzerimizde ve bizim zenginliklerimize karşı olduğunu bilmemiz lâzım! Kendi avantajlarımızı düşünmemiz; avantajları bizimle birleşen diğer milletlerle bütünleşmemiz lâzım! Allah (celle celâlüh) siz okuyucularıma ve ülkemize iyi günler göstersin, bizim hakkımızda kötü düşünenlere fırsat vermesin...
*