İslâm dini hem dünya hem de âhiret saadetini sağlamaya yönelmiştir. İbadetlerin yanısıra, değerli ahkâmının önemli bir kısmı da dünyaya dairdir; aklı, ruhu, malı, nesli ve bedeni korumak başlıca gaye ve hedefleri arasındadır. Yani biz, “Benim değil mi ne istersem yaparım.” deyip kendi malımızı telef edemeyiz, kendi bedenimize zarar veremeyiz.
Peygamber Efendimiz’in (sas.), ibadete çok düşkün olan kendisini biraz ihmal eden EbüDerdâ’ya (ra.): “Diğer hak sahipleri arasında vücudunun da senin üzerinde hakkı var, her hak sahibine hakkını ver.”24 buyurduğu rivayet edilir. Demek ki kendimize iyi bakmaya, sıhhatimizi koruyup kollamaya, bedenimizi yıpratmamaya dînen de mecburuz.
Bedeni yıpratan maddeler arasında içki ve afyon, esrar emsali uyuşturucular yasak ve haramdır. Bunları herkes biliyor ve dini bütün müslümanlar bunlardan kendisini çekebiliyor. Fakat sigara ve diğer tütün mâmülleri aynı durumda değil. Maalesef müslümanlar arasında bu konuda büyük bir umursamazlık ve ihmal görmekteyim.
Sigara, yaşlılarda ve gençlerde, erkeklerde ve kadınlarda yaygın bir bela, üstelik dindarlar arasında bile mevcut. Geçenlerde ziyaretine gittiğim bir müftü, beni elinde sigara tüttürür vaziyette karşılamasın mı?
İstanbul’da bir tekkede, gelenlere şeker yerine sigara ikram ediyorlarmış; toplantı mahallinde sigara dumanından yüz yüzü görmez bir hal oluyormuş. Sübhânallâh! Kahvehane mi, tekke mi? Hani tarikat takva yoluydu, hani derviş hevâ-yı nefse mükeyyefata muhalefet edecekti, hani değil haramlardan, mekruhlardan bile uzak durmak esastı!
Duydum ki bir şahıs sigara içmiyormuş, birine intisap etmiş, ondan sonra hocasına uyarak içmeye başlamış. Halbuki ittiba sünnet-i seniyede olmalı değil miydi? Herkes her konuda rehber alınır mı? Bidatte, mazarratta, mekruhta, haramda ittiba olur mu? Bir taşra şehrinde alim bir hoca efendinin camisinde kültablası görmüşler, “Hocam, siz de mi?” demek istemişler; onları “Siz benim sigarama karışmayın.” diye azarlamış.
İlahiyattan başka fakültelere de derse giderdim. Yazılı imtihan yaparken, öğrencilerden ilk soru “Efendim, hocam! Sigara içmek serbest mi?” olurdu. Sigara içmezlerse zihinleri açılmıyor, cevap veremiyorlarmış!
Gemide, uçakta, otobüste oturur oturmaz, tiryakiler yakıyor sigarayı. Aynı yerde siz de bulunmak zorundasınız; nefesiniz tıkanır; yolculuk sizin için bir azap ve işkence haline dönüşür.
Hele bazı hanımların zayıflamak için sigara içmesi yok mu? Ciğer tıkanacak, sağlık bozulacak, iştiha azalacak da zayıflama olacak! Ne kadar yanlış ve ters bir yol! Buna ancak ölümlerden ölüm beğenmek, yağmurdan kaçarken doluya tutulmak, boynuz umarken kuyruktan olmak vs. denilebilir.
Geçenlerde Dünya Sağlık Teşkilatı’nın (WHO) sigara hakkında bir raporu yayınlandı. Fevkalade vahim bir durum! İnsanoğlunun sıhhatini şiddetle tehdit eden en büyük tehlikeler (nükleer harp, yaygın salgın hastalık vs.) arasında sigara tiryakiliği dördüncü sırada yer alıyormuş. Birçok yan etkileri arasında insanda damar sertliği ve felç yapması; akciğer, gırtlak ve kan kanseri gibi korkunç hastalıklara sebep olması bilhassa önemli. Yılda 2,5 milyon insan bu yüzden ölüyor. Tevekkeli ecdadımız “Parasını el alır, dumanını yel alır, derdi de bana kalır.” dememiş.
Demek ki sigara tiryakiliği masum bir alışkanlık değildir, onu savunmak son derece büyük zararlara yeşil ışık yakmak, razı olmak demektir. Aksini iddia edenler milyonlarca insanın sorumluluğunu üzerlerine alırlar. ‘Dinde fakihlik’ böyle hassas konularda isabetli karar vermekle belli olur.
O halde halkın sıhhatini korumak, haram ve mekruh mükeyyefata karşı savaşmak, her türlü kötü ve zararlı itiyatlardan kurtulmak için son derece şuurlu, gayretli ve titiz olmalı, el ele vermeli, ehl-i keyfin sözüne değil dinimizin özüne uymalıyız.
*