İç ve dış siyasetle mutlaka ve muhakkak yakından ilgilenmeliyiz. Bu, bizim çok mühim dinî ve milli görevlerimizdendir; Çünkü Hz. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, devlet yönetmiş, kanun koymuş, komşu devletlere elçiler göndermiş, siyasî mektuplar yazdırmış, anlaşmalar yapmıştı.
İç ve dış siyasetimiz, yabancı veya nâehil ellerde olunca çok büyük zararlara mâruz kalıyoruz, aleyhimize çok mühim ve vahim kararlar alınıyor, çok antidemokratik icraatlar yapılıyor, pek çok şahsî, milli, dinî hak ve menfaatlerimiz çiğneniyor, huzur ve rahatımız kaçıyor, emniyet ve asayişimiz bozuluyor, istikbal ve istiklalimiz tehlikeye giriyor.
İyi düşünelim, dikkatle takip edelim, derinlemesine araştıralım:
İç ve dış siyasetimiz kimlere emanet? Kararları kimler alır; çalışmaları hangi zihniyetle, kimler, ne istikamette yaparlar? Bunlar ne tip adamlar, ne biçim kadrolardır; hangi fikre hizmet ederler? Milliyetçi, vatansever, müslüman, namuslu ve dürüst insanlar mıdır, yoksa dönme, gayrimüslim, kötü niyetli, sakat ideolojili, yıkıcı, anarşist, bozguncu kimseler mi? Devlete, millete, hakka, halka hizmet mi ederler, hıyanet mi? Milli menfaatleri her şeyin üstünde mi tutarlar, yoksa sadece kendi çıkarlarını mı düşünürler? Namuslu mudurlar, alçak mı? İş ve hizmet mi üretirler; yoksa rüşvet, iltimas, ihtilas, ihtiras, suistimal ile ceplerini doldurup halkı ve hazineyi mi soyarlar? Sahalarında kuvvetli, şuurlu, yetenekli, kabiliyetli, bilgili, ihtisaslı, değerli kişiler midir; yoksa şunun bunun hatırıyla makama, fors ve maaş için veya kirli işler görsün diye getirilmiş kapasitesiz, bilgisiz, sorumsuz, vicdansız, çarpık fikirli, bozuk niyetli parazit kimseler mi? Tek tek ayrı âlemler midirler, yoksa belli ve organize hizipler, çeteler, mafyalar, ajanlar, hıyanet grupları ve imtiyazlı aile kümeleri mi?
Maalesef ve şüphesiz iç ve dış siyasetimizde bu saydıklarımızın her çeşidi mevcut, işlerimiz onun için yolunda gitmiyor, milletçe iflah olamıyoruz. Kötüleri, iyileri mutlaka iyi bilmeli ve bu alanı güzelce temizlemeli, aydınlatmalı, siyasete fazileti hâkim kılmalıyız.
Bilhassa, Osmanlılar’ın son devirlerinden Cumhuriyet’e, İstiklal harbimizden günümüze kadar tarihi çok iyi ve doğru bilmeliyiz. Bu aralarda iç ve dış siyaset sahasında kimler gelmiş, kimler geçmiş; kimler kahraman, kimler hain; kimler millete faydalı, kimler zararlı, delilleriyle doğru ve apaçık ortaya koymalıyız; hain ve zalimleri, beceriksiz ve muzırları açığa çıkarmalı; kötüleri lânetlemeli ve mümkünse cezalandırmalı, iyileri takdir ve tebcil etmeliyiz. Sahte kahramanların, şişirilmiş şöhret-i kâzibe sahiplerinin balonları patlatılmalı, iç yüzleri halka anlatılmalıdır.
Tarihimizin mühim acılı ve sevinçli günleri büyük toplantılarla hatırlanmalı, bu konularda milli şuur ve moral kuvvetlendirilmelidir.
Öyle ki yeni nesiller büyük alimleri, evliyâullahı, kahramanları, vatanseverleri, mücahitleri, fatihleri, şehitleri, gazileri, faydalı işler başaranları, sanatkârları, dâhileri, hayrât ü hasenât sahiplerini, yakından tanımalı, sevmeli ve onları kendine numûne-i imtisâl, kâmil ve mükemmel misal olarak almalıdır.
Ülkücü ve imanlı, vefakâr ve fedakâr, faal ve cevval kardeşlerime ve değerli gençlere, iç ve dış siyasetle çok derinden ilgilenmelerini, meslek olarak bu sahaları seçmelerini, kendilerini bu konularda çok güzel yetiştirmelerini şiddet ve hararetle tavsiye ederim. Onlara çok ihtiyaç var.
İç ve dış siyasetimizin tamiri ve ıslahı şarttır, bu işe dikkat ve kuvvetle girmeli ve bu uğurda var gücümüzle çalışmalıyız.