6 Cemaziyelahir 1442 | 19 Ocak 2021
 
89CADE1A-BFD6-47AF-AA5E-7FAB6EDCDDBC
Üye Girişi | Üye Ol
  • ANA SAYFA
  • KUR'AN-I KERİM
    • Okuyun
    • Dinleyin
    • Bilgilenin
  • SON PEYGAMBER
  • TASAVVUF
    • Tasavvufa Dair
    • Yolumuzun Esasları
    • Hatm-i Hacegan
    • Evrad-ı Şerif
  • M. ZAHİD KOTKU (RH. A.)
    • Hayatı
    • Fotoğrafları
    • Kitapları
    • Sohbetleri
  • M. ES'AD COŞAN (RH. A.)
    • Hayatı
    • İslam Anlayışı
    • Tasavvuf Anlayışı
    • Hizmet Anlayışı
    • Kitapları
    • Başmakaleleri
    • Sohbetleri
    • Fotoğrafları
    • Anma Programları
  • M. NUREDDİN COŞAN
  • SIK SORULAN SORULAR

  • Soru-Cevap
    • Sık Sorulan Sorular
Soru-Cevap > Sık Sorulan Sorular

İCTİHAD VE MEZHEPLERLE İLGİLİ KONULAR



 

 
SORU: Kur'ân-ı Kerîm ile Peygamber (sa.)'in hadîsleri varken neden içtihada ihtiyaç duyuldu?
CEVAP: Cenabı Allah büyüklük ve cemalini göstermek ve dünyayı imar etmek için insanı halife olarak yarattı. Hilafet görevini gereği gibi yapabilmesi için onu arzu ve istekleriyle başbaşa bırakmadı. İnanç, ibâdet, ahş-veriş ve hayatın her dalında ferd ve toplumun menfaatine yönelik olarak hükmünü beyân edip indirdiği sahife ve kitaplarıyla yolunu aydınlattı, en son olarak da en mükemmel ve kıyamete kadar hüküm sürecek Kur'ân-ı Kerîm'i insanlığa ithaf etti. Ancak dünya hâdiseleri sonsuz olmakla beraber Kur'ân-ı Kerîm'in ve Peygamber'in hadîsleri kelimeleri mahduttur. Açıkça her hâdisenin hükmünü beyân etmez. Bunun için ortaya çıkan bir hâdisenin hükmünü anlamak için önce Kur'ân-ı Kerîm'e, sonra Peygamber (sa.)'in hadîsine baş vurulur. Bunlardan birisinde kesin olarak hükmü beyân edilmiş ise mesele tamamdır, hiç bir kanaat yürütülmez. Hâdisenin hükmü Kur' ân ve Sünnette açıkça belirtilmemişse içtihada gidilir. Yani, Kur'ân ve Sünnet'in ışığı altında hükmünü ortaya çıkarmak için cehd ve gayret gösterilir. İctihad yüce dinimizin en büyük meziyetlerinden biridir. İctihad sebebiyle hayat sahnesinde ortaya çıkan bütün hâdiselerin hükmü beyân edilebilir. Dinimizin, her asrın bütün ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir kabiliyete sahip olmasının sebeplerinden biri de budur.
 
SORU: İctihadın şartları nelerdir?
CEVAP: İctihadın belli başlı dokuz şartı vardır:
1-Arapça dilini ve üslûbunu bilmek. Çünkü dinin kaynağı Kur'ân-ı Kerim ile Sünnet-i Seniyedir. Bunlar da arapcadır.
2-Kur'ân-ı Kerîm'in ânım ve hâssını, mutlak ve mukayyedini, nasih ve mensubunu bilmek.
3-Peygamber'in -kavlî, fiilî ve takriri- sünnetlerini bilmek.
4-Hakkında ictihad edilecek mesele ile ilgili icmâ veya ihtilâfı bilmek, icmâ'm vuku'unda hiç şüphe yoktur. Sahabenin birçok meselelerde vaki olan icmâ'ını hiç bir kimse inkâr edemez. Ancak Ahmed bin Hanbel sahabeden sonra icmâ’ın vaki olmadığını söylüyordu. Şafi'î de sahabelerden sonraki icmâ'i inkâr etmemiş ise de, bir meselede kendisine icmâ'dan söz edildiği zaman onu kabul etmiyordu. 5-Kıyas ve kaidelerini bilmek.
6-Şer'i ahkâmın maksat ve gayesini bilmek.
7-Hak ile batılı birbirinden ayırabilecek kadar ölçülü olmak.
8-İctihad'a ve islâm'a karşı samimi olmak.
9-İnancı sağlam olup bid'attan uzak olmaktır.
 
SORU: Mezhepler arasındaki ihtilâfın sebebi nedir?
CEVAP: Mezhepler arasındaki ihtilâfın geniş olmasının başlıca üç sebebi vardır:
1-Peygamber (sa.) vefat ettiğinde Kur'ân ve Sünnet'ten başka bir şey bırakmamıştı. Bununla beraber kısa zaman içerisinde İslâm ülkesi çok genişledi. Sahabe de İslâm âlemine dağıldılar. Kimi Irak'ta, kimi Mısır'da, kimi Şam'da yerleşti. Herkes Peygamber'den ne duydu veya gördü ise onu rivayet edip anlattı. Tabiî olarak bu sahabenin her birisi Peygamber (sa.)'in söylediği veya yaptığı her şeyi duymamış ve görmemiştir. Bu değişik rivayetler ihtilâfa sebebi yet vermiştir.
2-Bazı hadîslerde ittifak vaki olduğu hâlde telakki ve anlayış hususunda ittifak vaki olmamıştır. Meselâ Peygamber (sa.) buyuruyor ki: "Köpek ağzını sizden birisinin kabına koysa biri toprakla olmak üzere yedi defa onu yıkasın." İmam Şâfi'î bu hadîsi olduğu gibi kabul ediyor. Hanefi ulemâsı ise biri toprakla olmak üzere yedi defa kabı yıkamayı emreden hadîs mensûhdur ve bu hadîs islâm'ın ilk günlerinde vârid olmuştur demişlerdir.
3-Çeşitli milletler İslâm dinine girdiği için her milletin âdeti ayrı, kanun ve nizamı ayrı idi. İmam-ı Âzam ve arkadaşları Irak'ta, Evza'î ve arkadaşları Şam'da, Şâffî ve arkadaşları Mısır'da bulunuyorlardı. Bu gibi zevat her memleketin âdet ve kanunlarını ele alıp İslâm'ın süzgecinden geçirdiler ve o alanda çeşitli içtihatlarda bulundular ve bu sebeple ihtilâf meydana geldi.

SORU: Taklid ne demektir?
CEVAP: Taklid, bir veya birkaç mesele hakkında bir müctehidin delilini bilmeden içtihadına göre amel etmektir. Taklid için dil ile bir şey söylemek îcâb etmez. Kalben niyet etmek kafidir. Taklid, müctehid için haram, müctehid olmayan kimse için bir müctehidi taklid etmek vaciptir. Akıl ve baliğ olan kimsenin amel ve taat hayatına başladığı zaman bugün mevcut olan dört hak mezhepten birisini taklid etmek hususunda serbesttir. Sonra istediği zaman da muvakkat veya sürekli olarak başka bir mezhebe geçebilir. Taklidin altı şartı vardır:
1-Bir meselede bir mezhebi taklid etmek için o meselede o mezhebin şart ve vaciplerini bilmek. Meselâ: bir Şâfı'î, abdest hususunda Hanefi mezhebini taklid edecekse abdestin şart ve vaciplerini Hanefi mezhebine göre bilmesi ve onlara riâyet etmesi gerekir.
2-Vuku'dan sonra olmaması.
3-Keyfi ve kolayını yaşamak için değil meşru bir sebebe binaen taklid etmek,
4-Şâfı'î ve Hanefî gibi müctehid-i mutlak veya Ebû Yusuf ve Muhammed ve Müzeni gibi müctehid fil' mezheb veya Kerhî ve Nevevî gibi müctehid fil' mesa'il gibi bir müctehidi taklid etmek.
5-Telfik etmemek. Meselâ bir kimse Şâfı'î mezhebini taklid ederek başının dörtte birini değil, onda birini mesh eder. Sonra Hanefi mezhebini takliden de eli yabancı bir hanıma dokunur ve böylece namazını kılarsa namazı sahih değildir. Çünkü abdesti ne Şâfı'î'ye göre ne de Hanefi'ye göre vardır.
6-Bir mezhebi taklid eden kimsenin kadının hükmüne muhalefet etmemesi.
 
SORU: İki mezhebin birbirine zıt olan hükümleriyle bir meselede amel edip telfik yapmak caiz midir?
CEVAP: İki mezhebin birbirine zıt olan hükümleriyle bir meselede amel edip telfik yapmak iki çeşittir:
1-İcmaya muhalif olan telfik.
2-İcmaya muhalif olmayan telfik.
Yapılan bir telfik, İcmaya muhalif ise, kesinlikle caiz değildir. 
 
 
 
SORU: İmamların dört mezhebe göre abdest alıp namaz kıldırmaları şart mıdır?
CEVAP: İmamların dört mezhebe göre abdest alıp namaz kıldırmaları şart değildir. Belki imam olan kimse hangi mezhebin saliki ise onun içtihadına riâyet etmekle mükelleftir. Ancak mümkün olursa namaz kılan herkes, imam olsun, imama uyan olsun diğer mezheblere de riâyet ederse daha efdaldir. 
 
SORU: Müslüman bir hükümdar vatandaşlarla taklid ettikleri mezhebe uygun olarak değil de başka hak bir mezhebe göre emir verirse onun emrini yerine getirmek îcâb eder mi?
CEVAP: Müslüman bir hükümdar vatandaşların taklid ettikleri mezhebden başka hak bir mezhebe uygun bir emir verirse müslümanlar onun emrini yerine getirmek mecburiyetindedirler. Meselâ Hanefî mezhebine göre dünyanın herhangi bir yerinde rü'yet-i hilâl kesin olarak sabit olursa; Ramazan-ı şerif hilâli ise halkın oruç tutmaları, Şevval hilâli ise bayram yapmaları gereklidir. Fakat müslümanlarm başında bulunan müslüman yönetici veya dinî işleri tedvir etmekle görevli yetkili, Şâfi'î mezhebinde olduğu gibi ihtilâf-ı metali'i nazar-ı itibara alarak emir verirse müslümanlar onun emrini uygulamakla mükellefidirler. Ramazan ve bayramlarını onun emrine göre yaparlar.



iskenderpasa.com Hukuki Şartlar | İletişim Yardım | Site Haritası
Copyright 2014 Avustralya MEC Topluluğu All Rights Reserved. Sık Kullanılanlara Ekle | Tavsiye Et