Bundan senelerce evvel İstanbul’da Bâbıâlî caddesinde bir Ermeni vardı. (Bu kişi herhangi bir gayrimüslim azınlığa mensup da olabilir.) Kendisine Kafkasya’dan bir gazete gelirdi. Bir yapraklık küçük bir şey... Açıp okumadan şunu bunu sarar, müşterilerine verirdi. Bir gün kendisine sordular:
“Bu gazeteler sana bedava mı geliyor?”
“Hayır, aboneyim.” dedi
“Öyleyse niçin okumadan öteberi sarıyorsun?” denilince;
“Ben okuma bilmiyorum ki!” dedi.
“O halde niçin abone oldun?”
Ermeni bakkal bu suale ne cevap verdi biliyor musunuz?
“İstanbul’da ne kadar Ermeni bakkal varsa, okuma bilsin bilmesin hep bu gazeteye aboneyiz. Bizce önemli olan bu gazetenin neşredilmesidir. Bu da ancak bizim yardımlarımızla olabilir. Okuma bilenler olur, bilmeyenler olur. Önemli olan bu gazetenin yayımını sürdürmesidir. Bizim kişilik ve kimliğimizi devam ettirmek için mutlaka bu mecmuanın neşredilmesi gerekir. Bu ve benzeri bizim inancımızı anons eden yayımlar varlığını sürdürdüğü sürece bizim inancımız dirliği muhafaza edebilir. Aksi halde kadavradan farkımız kalmaz.”
Bu ibretli tabloyu müslümanların dikkatine sunarım.
*