30 Şaban 1442 | 12 Nisan 2021
 
A257D1D7-A390-443A-A8A7-3ED77B0D1AAE
Üye Girişi | Üye Ol
  • ANA SAYFA
  • KUR'AN-I KERİM
    • Okuyun
    • Dinleyin
    • Bilgilenin
  • SON PEYGAMBER
  • TASAVVUF
    • Tasavvufa Dair
    • Yolumuzun Esasları
    • Hatm-i Hacegan
    • Evrad-ı Şerif
  • M. ZAHİD KOTKU (RH. A.)
    • Hayatı
    • Fotoğrafları
    • Kitapları
    • Sohbetleri
  • M. ES'AD COŞAN (RH. A.)
    • Hayatı
    • İslam Anlayışı
    • Tasavvuf Anlayışı
    • Hizmet Anlayışı
    • Kitapları
    • Başmakaleleri
    • Sohbetleri
    • Fotoğrafları
    • Anma Programları
  • M. NUREDDİN COŞAN
  • SIK SORULAN SORULAR

  • Makaleler
    • İslam Dergisi Başmakaleleri
    • Kadın ve Aile Dergisi Başmakaleleri
    • İlim Sanat Dergisi Başmakaleleri
    • Panzehir Dergisi Başmakaleleri
    • İdeal Yol
Makaleler > Panzehir Dergisi Başmakaleleri

Çok Mühim Üç Vazife



Panzehir, sy. 27 (1993)

Yüce Rabbimiz, biz kullarını tâkat getiremeyeceği yükler altına sokmamış, yapamayacağı, zorlanacağı, güç yetiremeyeceği görevlerle mükellef kılmamıştır; hem de her zorluğun yanında ilahî bir kolaylık, her sıkıntının arkasında mânevî bir ferahlık koymuştur. Din, “yüsr” yani kolaylıktır. Sevgili Peygamberimiz Efendimiz hazretleri de: “Yessirû ve lâ tu’assirû, beşşirû ve lâ tüneffirû”; yani: “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin.”20 buyurmuş. Sallallahu aleyhi ve âlihî ve selleme teslîmen kesîrâ.

Ben de bu yazımda okuyucularıma, ihvanıma, zor olmayan, kolayca yapabilecekleri üç basit, ama çok mühim hususu tavsiye edeceğim, Allahu Teâlâ îfâsını nasip eylesin, yapanları çok büyük mükâfatlarla taltif buyursun.

Bizler elhamdülillah müslümanız; İslâm’ı canımızdan çok seviyor, onu yaymak, tanımak, yeryüzüne hâkim kılmak; ayrıca müslümanlara da hizmet etmek, onları tehlikelerden korumak, sayılarını artırmak, güçlendirmek, mutlu kılmak istiyoruz.

Bunun üç ana yolu vardır:

Birincisi:

İrşat, tebliğ, talim ve terbiye, eğitim, reklam ve propaganda yoluyla henüz müslüman olmamış milletlere ve insanlara, İslâm’ı öğrenip, onların doğru yola, hak dine, gerçek imana gelmesine, hidayete ermesine çalışmak.

Bunun için teşkilatlar kurmak, planlar yapmak, stratejiler çizmek, dergiler, gazeteler, kitaplar, broşürler çıkarmak; radyo ve televizyon yayınları, ses ve görüntü bantları hazırlamak, toplantılar, konferanslar tertiplemek, seyahatler düzenlemek; ülke ülke, kapı kapı, fert fert dolaşıp İslâm’ı anlatmaya, tanıtmaya, sevdirmeye gayret sarfetmek lazım. Her müslüman bu konuda harekete geçmeli, elinden geleni mutlaka en iyi şekilde yapmalı.

Zamanımızda eski koyu taassup yok, dünyanın birçok yerinde İslâm’ı anlatmak mümkün; dinleyen, kabul edip İslâm’a giren çok oluyor. Biz çalışırsak çağ dışı, batıl, cahil, uydurma, şeytanî inanç ve zihniyetler elbette yıkılacak; insanlık haklıyı-haksızı, doğruyu-eğriyi, Hakk’ı-batılı, gerçeği-yalanı, rahmanîyi-şeytanîyi, iyiyi-kötüyü, dürüstü-sahtekârı bir gün er geç anlayacak, yeryüzüne İslâm mutlaka hâkim olacak, akl-ı selîm, ilim, irfan, insaf, hak ve adalet muhakkak galip gelecek.

Yeter ki biz fert ve grup olarak, irşat ve îlâ-yi kelimetullâh vazifemizi hakkıyla ve güzel bir şekilde yapalım...

İkincisi:

Müslümanların mevcutlarını korumak; erimesini, gevşemesini, yoldan sapmasını, dalalet ve irtidadını, imha ve ifnasını engellemek; bilgi, görgü, etki, imanî şuur ve İslâmî kalitesini yükseltmek.

Bunun için önce dünyanın her yerindeki müslüman grupları, azınlık ve müstakil halkları, iyi ve doğru bir şekilde tespit etmek, envanter çıkarmak, saymak; sonra da kalite ve seviyesine göre bunların tasnifini yapmak gerekir.

Bilhassa çeşitli gayrimüslim milletlerin arasında azınlık halinde bulunan müslümanlara büyük yardımlar yapmak zorundayız. Onları erime ve entegrasyondan, baskı ve zulümden, tecavüz ve tasallutlardan, imha ve katliamdan... korumaya çok dikkat etmeli, bu konuda son derecede hassas, atik ve atak olmalıyız.

Onların korunması için müslüman devletler ve şuurlu İslâmî teşkilat ve gruplar ellerinden gelen her türlü beynelmilel, siyasî, iktisadî, içtimaî ve kültürel çalışmaları yapmalıdırlar.

Bunun yanısıra bizlerin yapabileceği basit ama çok tesirli ve sonuç alıcı bir çare şu olabilir.

Gelişmiş, müreffeh, hür ve müstakil bir ülke müslümanları, gelişmemiş ve yardıma muhtaç bir diğer ülke müslümanları ile şahsî, özel, ticarî, ailevî... ilişkiler kurar, mesela, bir şahıs bir şahsı veya bir aile bir aileyi eş ve arkadaş seçer; onlara, İslâm’ın doğuşunda “Ensar”ın, “Muhacir” ile olan kardeşliği gibi yardımcı olur, her şeyini onunla paylaşır, evlilik, akrabalık kurar, onları kendi gelişmiş imkânlarından faydalandırır, kollar, korur, besler, yetiştirir, okutur, öğretir, canlandırır, güçlendirir.

Böyle sağlam bir yolla hem cihanşümul İslâm kardeşliğini, birlik ve beraberliğini sağlar, hem de nice fukaraya, zayıf ve muhtaçlara direkt yardım etmiş oluruz; kısa zamanda Balkanlar’ı, Kafkasya’yı, Orta Asya’yı, Afrika’yı Güneydoğu Asya’yı geri kalmışlıktan, sefalet ve sömürüden kurtarırız, kendimiz de son derece güçlü ve kuvvetli bir hale geliriz.

Üçüncüsü:

Planlı programlı bir tenâsül ve tevâlüd, yani nüfus, doğum ve üreme politikası ile müslümanların yeryüzündeki sayısını çoğaltmak.

Çok iyi biliyoruz ki hasım ve düşmanlar, müslümanların çoğalmasını hiç istemiyor; hatta aile müessesesini yıkarak, gayr-i meşru münasebetleri, hatta doğum kontrolünü ve kürtajı teşvik ederek nüfus artışını engellemeye çalışıyor. Fırsat bulduğu bazı ülke ve bölgelerde ise hunharca, gaddarca ve vahşice katliamlar yapıyor.

Buna karşılık İslâm’da nikâhlanma ve çoluk çocuk sahibi olma tavsiye ve teşvik edilmiştir. Evlenmek sevaptır; müslüman evlenecek, çoluk çocuk sahibi olacak ve onları iyi bir müslüman olarak yetiştirmeye âzamî gayret gösterecektir. Doğum kontrolü bizim lehimize değildir. Çocuk yapmaktan kaçınmak bugünkü şartlarda görevden kaçmaktır.

Mesela, Sırplar kadın çocuk demeden katliam yapıyor. Balkanlar’da müslüman bırakmamaya İslâm’ın kökünü kazımaya çalışıyor. O halde biz de onların kestiği her müslüman yerine bir veya birkaç yeni bebek yapmalıyız. Avrupalı sözde medenî (!) hıristiyanlar öksüz Boşnak çocukları evlatlık alıp onları gayrimüslim yetiştirmeye koşuyorlar. O halde müslüman kadınlar da hem yeni çocuklar doğurmalı hem de mevcut çocukları müslüman ve mücahit olarak yetiştirmeye çalışmalıdır. Böylece dünyanın birtakım yerlerinde soykırımına uğratılmak istenen müslümanlar azalmamış, bilakis birkaç misli daha artmış, düşmanın çok hain ve çok çirkin oyunu da bozulmuş, nüfus dengesi çok basit ve rahat bir şekilde lehimize çevrilmiş olur.

Bu şuurlu davranış tüm İslâm ülkelerinde birlikte uygulanırsa sonucun ne kadar muhteşem ve muazzam olacağı gün gibi aşikârdır.

O halde –Allah aşkına– bu tekliflerimi ciddiyetle uygulayın.

Çünkü bunlar, İslâm’la küfür arasındaki savaşta en basit ve en etkili silahlarımızdır.

*


Dipnotlar
1. Buhârî, “İlm”, 12; Müslim, “Cihâd”, 6.



iskenderpasa.com Hukuki Şartlar | İletişim Yardım | Site Haritası
Copyright 2014 Avustralya MEC Topluluğu All Rights Reserved. Sık Kullanılanlara Ekle | Tavsiye Et