Elhamdülillah mü’min ve müslümanız, inanç ve İslâm bizim en değerli varlığımız, onlardan asla vazgeçemez ve taviz veremeyiz. En büyük ve en şerefli görevimiz Allah’a kulluktur. Her fikir ve hareketimiz bu ana muhtevaya bağlıdır. Allah yolunda her cefaya katlanmak, gerekirse mal, gerekirse can feda etmek, Allah için insanlığa, halka ve mahlukâta hizmet eylemek ulvî gayemizdir.
Türkiyemiz’i, ecdadımızın bize emaneti görüyor ve çok seviyoruz. Türkiye, bizim bir zamanlar üç kıtaya yayılan ve dünya müslümanlarına liderlik eden geniş vatanımızın elde kalan küçük bir parçası. Neler oldu da bir asırdan kısa bir zamanda bu duruma düşüldü? Bu soruyu zihnimizden hiç çıkarmamalıyız.
Tarihi, maziyi, olanları, olayları, hataları, suçluları iyi bilmeliyiz. Bizden koparılan ülkeleri, oralarda yaşayan mazlum kardeşlerimizi hiç unutmamalıyız. Onlara karşı büyük görevlerimiz ve sorumluluklarımız var. Şu asırda çok dertli ve çok derin kederliyiz. Karalar giysek, Selahaddîn-i Eyyûbî’nin, Kudüs Haçlılar’dan kurtarılıncaya kadar hiç gülmemeye ahdettiği gibi, kendimize zevki, tebessümü yasaklasak sevaptır.
Yapılacak çok iş var, her şeyden önce, eldeki kale: Türkiye’yi yüceltmek, geliştirmek ve kuvvetlendirmek zorundayız. Tüm maddî ve mânevî, siyasî ve kültürel engelleri ve güçlükleri yenmek ve aşmak bizim için ilk ve hayati ve vazgeçilmez şarttır; çünkü içimizde ve çevremizde bin bir tehlike ve tuzak var, gaflet ve atalet çok büyük zararlara yol açabilir.
Zamanımız çok önemli, çok kıymetli ve çok kritiktir. Herkes küçük meselelerle uğraşmaktan, birbiriyle çekişmekten, mü’minlerin gücünü parçalamaktan veya kısır yönlere çekip harcayıp düşmek, keyfine ve zevkine hizmet etmek şöyle dursun, aksine bu yolda kesenin ağzını açmak, masraf yapmak, zarar etmek, eza cefa çekmek, hatta gerekirse şehit olmak şuuruna yükselmelidir.
Kardeşlerimin, konferans, vaaz ve irşat çalışmaları için daveti sebebiyle elhamdülillah birçok Şark ve Garp ülkesi gördüm; onları ülkemiz ile mukayese imkânı buldum. Üniversitede 27 yıl hocalık yaptım.
Kesinlikle söyleyebilirim; Türkiye’miz maalesef iyi durumda değil; şahsiyeti ve itibarı çok zedelenmiş, Beynelmilel güçlerin tesirine fena tutulmuş, sahip olduğu değerlerin ve imkânların farkında değil. Türkiye’nin yeni türeme, laik aydını çok yobaz ve çok dar kafalı, uygarlığı hazmedememiş, medeniyeti içine sindirememiş, gerçek erdemliliği elde edememiş, bir bakıma çok gafil ve çok cahil, milli menfaatleri bile korumasını bilmiyor, halkına şiddetle düşman, kendi öz benliği ve kültürüne çok yabancı ve hasım.
Bazı devlet adamları, zinde güçler (!) ve hatta kültür ve adalet kurumları, hürriyetleri, hakları çiğniyor, halka zararlı yönde çalışıyor yıllardır. Batı Uygarlığı diye yerinde sayılmış, havanda su dövülmüş, doğrudan ya da dolaylı, halka daima çile çektirilmiş, zulüm edilmiş. Çalışıp çabalıyor, oyunu onların koyduğu kurallara göre oynuyor, kazanıyor, yine de kabul görmüyorsunuz. Her yerde ve her şeyde çifte standart var, oyun ikili oynanıyor, onların taraflarına nice haksızlıklar hak diye tanınırken, sizin en tabii ihtiyaç ve haklarınız yüzsüzce engelleniyor.
Bu garip manzara birçok İslâm ülkesinde de şaşılacak derecede aynı. Demek ki kıyamet belli bir merkezden planlanıyor, buna çok dikkat etmeli ve oyuna gelinmemeli!
Bu olumsuz durumun oluşmasında biz insanların ihmallerinin ve aldatılmalarının da payı çok. Uygun yönetimden, kitle eğitim ve iletişim mekanizmalarından uzak kalmış, bu çok değerli imkânları yabancı ideolojilere kaptırmışlar. Kendi aralarında birleşme ve destekleşmeyi de hemen hemen hiç bilmiyor, birbirleriyle nüfuz rekabeti yaparak oyalanıyorlar. Çok kere teferruata büyük önem veriliyor, ana meseleler ve köklü tedbirler ihmale uğruyor.
Bu garip durumdan kurtuluşumuz, heyecan ticaretiyle değil, akl-ı selîmle, çağdaş ve bilimsel çalışmalarla gerçekleşebileceğine tüm kalbimle inanıyorum.
Dünya üzerinde müthiş bir sayı üstünlüğüne sahibiz. Bu çok büyük bir avantajdır. Eğer reklam ve propagandaya, eğitim ve haberleşmeye hâkim olursak zor oyunu bozacak ve bize zulmeden, insafsız, bencil, mutlu ve putlu azınlığın saltanatından kurtulacağız.
Yeterli ve olgun bir bilim kadromuz da oluştu. Şimdi sadece finans zorluğu çekiyoruz.
İnsanlar olarak tüm bilgi ve görgülerimizi birleştirdiğimiz; ürettiğimiz projelerimize malî kaynaklarını sağladığımız zaman, başarıya kısa zamanda ulaşacağız inşaallah.
*