Yabancı bir politikacı, birçok emsali gibi fena halde zırvalamış, aziz Türkiyemizi kötülemiş, Türk kültürü diye bir şey olmadığını iddia etmiş, halkımızı “bilmem ne” silahı ile mahvedebileceklerini, çanlarını Türk illerinde çalacaklarını, şöyle edip, böyle yapacaklarını filan söylemiş...
Evet, durum böyle, gözümüzü dört açmalı, yıldırım gibi silahlanmalıyız; aylardır, yıllardır söylüyorum: Gavurdan dost olmaz; çare, onları yıldıracak şekilde güçlü, kuvvetli olmaktır. Onlar bizi zayıf ve gafil görürlerse, her türlü alçaklığı yapabilirler; tıynetleri ve mayaları buna müsaittir; vefa ve iyilik, fazilet ve insanlık, medeniyet ve kibarlık bilmezler; barbar ve gaddar, mekkâr ve hunhardırlar, Allah’tan korkmazlar, hesaba inanmazlar, batıl dinlerinin insafsız ve vicdansız din adamları da yok yere daima onları kışkırtır ve körüklerler.
Bir zamandan beri küstahlıkları dikkat çekecek kadar arttı; teknolojik yönden kendilerini ileride görüyorlar, aralarında kuvvetli iş birliği yapıyorlar; rahmetli ecdadımız ne kadar doğru söylemişler: “el-Küfrü milletün vâhide” diye; kâfir değil mi, hepsi aynıdır, hepsi İslâm’a, müslümanlara karşı birlikte çalışıyorlar. Onların, “medeniyet, insanlık, uygarlık, bütün insanların eşitliği, hürlüğü, kardeşliği” masallarına ve batıl ideolojilerine inanan bizim saf ve kıt akıllı ilericilerimizin gözleri, bakalım bu acı gerçekleri ne zaman görecek, farkedecek! Şimdilik hem göremiyorlar, hem de gidip onların cemiyetlerine, derneklerine, teşkilatlarına giriyor, onlarla iş birliği yapıyor, onların gizli emellerine alet ve maşa, piyon ve vasıta oluyorlar.
Yunanlı, ekseriyetle bizim kardeşlerimizin oturduğu Makedonya’yı, Batı Trakya’yı almış, şimdi İstanbul’u, Kıbrıs’ı, Ege’yi istiyor; Ermeni Kars’ın, Güneydoğu illerinin, Adana’nın, Antakya’nın peşinde; Rus, % 100 Türk diyarlarını istila etmiş, şimdi Anadolu’ya, Orta Doğu’ya göz dikmiş; Sırp, Yunan, Rus, Ermeni amaç birliği içinde çalışıyor; Kürt kardeşlerimizi kışkırtıyor, Arap komşuları bize düşman ediyor, halkının yarısı Türk olan İran’ı bize kötü gösteriyor.
Durum çok vahim ve ciddi!
Ama birtakım gerçekleri de cümle cihan halkının görmesi, bilmesi lâzım.
Bir kere, biz mü’miniz, müslümanız, hak yoldayız, Allah’ın sevdiği din üzereyiz; haklıyız, iyi niyetliyiz, temiz kalpliyiz; kimseye haksızlık, kötülük yapmak istemiyoruz. Yani akıl, mantık, vicdan yönünden, âhiret ve ilahî adalet cihetinden durumumuz sağlam. İşte böyle bir durumda bize saldırılırsa, ölümden, düşmandan korkmaz, kaçmayız. Sonuna kadar aşk ve şevk ile savaşır, ölmekten, şehit olmaktan zevk alırız. Bu bizim tarih boyu en güzel, en güçlü, en sağlam temelimiz.
Hem âlemlerin yüce Rabbi Mevlamız bize vaat eylemiş: İslâm cümle cihana yayılacak, hâkim olacak, küfür çökecek, herkes gerçek dine gelecek, Roma “Lâ ilâhe illâllâh” kutsal kelimesiyle fethedilecek, Hz. İsa (as.) İslâm’la, Kur’ân-ı Kerîmle amel edecek, sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa’nın (sas.) şeriatına uyacak, haçı kıracak, domuzu yasaklayacak.
Hem, İslâm âlemi eski, geri kalmış durumundan kurtuluyor, elimizde atom var, cıva gibi genç münevverlerimiz yetişti, yüz milyonlarca müslüman, birlik ve beraberliğin lüzumunu anladı, bize karşı olan düşmanca, haksız ve seviyesiz davranışlar, acı ve sivri sataşmalar bizi birleşmeye götürüyor. Zincirler kırılmaya, oyunlar bozulmaya, müslüman halklar tuzaklardan kurtulmaya başladı; sabrın sonu selamet olacak; denizler, çalkalanmadan durulmaz, harpsiz sulh olmaz; devler yenilecek, zulüm imparatorlukları dağılacak, cihadı unutmuş nesiller, cihadla büyüyecek, zalimlerden, biriken suçlarının hesabı sorulacak, mazlumların intikamı elbet bir gün o koca kâfirlerden alınacak.
Ayrıca dünyanın birçok yerinde aklı başında, taassuptan kurtulmuş, vicdanî duyguları gelişmiş, ahlâkî değerlere bağlı kaliteli insanlar var; onlar da bağlı oldukları devletlerin yanlış politikalarını görüp, tenkit edebiliyor; entrika ve dalavereleri sezip onların karşısına dikilebiliyor. Birçok ülkede İslâm öğreniliyor, beğeniliyor, sevgi ve taraftar topluyor. Bunların adedi çoğaldığı zaman, çok güzel sonuçlar meydana gelecek.
Elinde atom bombası olan zalim devler, bize karşı o silahı asla kullanamaz, çünkü onlarla yan yana, iç içeyiz, zarar onlara da gider. O halde iş, entrika ile blöfle, çirkin politika çalışmalarıyla, ekonomik çökertme ile... yapılmak istenecek. İnşallah onlara da dayanır, onları da atlatır, çökertir, o badirelerden de geçeriz...
Ama mutlaka iyi hazırlanmalıyız, çoluk çocuğumuza, kadınımıza kızımıza bile, silahı, savaşı, ilk yardımı, sabrı, metaneti, gerilla harbini, mukavemeti iyi öğretmeliyiz. Zaruri maddelerin milletçe uzun yıllar dayanabilecek gibi stoklarını yapmalıyız; düşmanı hiçbir şekilde desteklememeli; kendi imkânlarımızla beslememeliyiz; kendi aramızda çok organize, irtibatlı, disiplinli olmalıyız. Dost ülkelerle ilişki ve bağları kuvvetlendirmeliyiz. Savunma ve mukavemet, mecburî savaş ve saldırı planları yapmalı, geliştirmeli, uygulamalıyız.
Allah yardımcımız, tevfîk refîkimiz olsun! Âmîn bi-hürmeti seyyidi’l-mürselîn ve âlihi’t-tâhirîn!
Korkma düşmandan ki ateş olsa yandırmaz seni!
Müstakîm ol Hazreti Allah utandırmaz seni!
*