14 Cemaziyelahir 1442 | 27 Ocak 2021
 
A257D1D7-A390-443A-A8A7-3ED77B0D1AAE
Üye Girişi | Üye Ol
  • ANA SAYFA
  • KUR'AN-I KERİM
    • Okuyun
    • Dinleyin
    • Bilgilenin
  • SON PEYGAMBER
  • TASAVVUF
    • Tasavvufa Dair
    • Yolumuzun Esasları
    • Hatm-i Hacegan
    • Evrad-ı Şerif
  • M. ZAHİD KOTKU (RH. A.)
    • Hayatı
    • Fotoğrafları
    • Kitapları
    • Sohbetleri
  • M. ES'AD COŞAN (RH. A.)
    • Hayatı
    • İslam Anlayışı
    • Tasavvuf Anlayışı
    • Hizmet Anlayışı
    • Kitapları
    • Başmakaleleri
    • Sohbetleri
    • Fotoğrafları
    • Anma Programları
  • M. NUREDDİN COŞAN
  • SIK SORULAN SORULAR

  • Makaleler
    • İslam Dergisi Başmakaleleri
    • Kadın ve Aile Dergisi Başmakaleleri
    • İlim Sanat Dergisi Başmakaleleri
    • Panzehir Dergisi Başmakaleleri
    • İdeal Yol
Makaleler > İdeal Yol

Bir İlaç ve Bir Tatlının Tarifnâmesi



İslâm Mecmuası, yıl: 20, sy. 5 (Mayıs 1976-Almanya), s. 104.

Dindar, yaşlı ve sevimli bir dostu ziyarete gitmiştik. Ben, hüsn-i hat merakım dolayısıyla duvarlardaki eski yazı levhalarını incelerken bir levha üzerinde ilgi çekici ve hoş bir ilaç tarifnâmesine rastladım. İlacın hazırlanışı şöyle:

Tevbe kökü, istiğfar yaprağıyla karıştırılacak, gönül havanına konulup tevhid (Lâ ilahe illallâh) tokmağı ile güzelce dövülecek, insaf eleğinden geçirildikten sonra gözyaşı ile hamur kıvamına getirilecek, şevk ateşiyle pişirilecek, muhabbet balı katılıp karıştırılacak.

Böylece hazırlanan ilacın, kanaat kaşığı ile sabah-akşam, gece-gündüz alınması gerektiği ve her türlü derûnî-mânevî rahatsızlığı iyileştirdiği belirtilmiş.

Bu ilaç tarifnâmesi bize, onbeşinci yüzyılda yaşayan Hatiboğlu Muhammed’in Ferahnâmesi’nde gördüğümüz başka bir tarifnâmeyi hatırlattı. Onun hikâyesi de şu:

Ebû Ali adlı bir kişi der ki:

“Basra şehrinde bir velî olduğunu söylediler. Görmek ve ziyaret edip duasını almak niyetiyle Basra’ya gittim. Bazı kimselere yerini sordum;

“Az önce mezarlık tarafına çıktı.” dediler.

Arkasından gittim. Beni görünce acele ile mezarlığın mescidine girdi, kapısını kapadı. Kulağımı kapıya dayadım. Şöyle niyaz ediyordu:

“İlâhî! Seni arzulayanlar halktan, şöhretten, gösterişten kaçtılar; sırf sana rağbet ettiler. Sana müştak olanlar halktan ayrı durmuşlar, tenhalarda seni zikretmişlerdir. Bana da senden başkası gerekmez.”

Ben, kendisine bir hizmette bulunmak istiyordum; seslendim:

“Bir arzunuz var mı? Mesela herhangi bir şey getirmemi ister misiniz?”

(Bu soruya verdiği karşılığı aynen nakledelim:)

Didi kırk yıldur hiç arzu itmedüm

Arzular olduğu yola gitmedüm

Bunca yıldur Hak dîdârın isterem

Dimedi bir gün dahı: Uş, gösterem

Hak dîdârın arzulamakdur işüm

Andan artuk dahı yokdur cünbüşüm.

Ben:

“Biraz tatlı getirsem yer misin?” dedim.

“Sen bilirsin.” dedi.

Döndüm halis şekerlerden makbul cins bir tatlı getirdim, önüne koydum.

“Ben böyle tatlı istemiyorum ki.” dedi.

“Peki, senin istediğin nasıl bir tatlı?” dedim.

İçini çekerek şöyle cevap verdi:

“İtaat ve ibadet hurmasını alır, içinden kibirlilik çekirdeğini çıkarır, kulluk ve hizmet unuyla karıştırırsın. Ayrıca bela ve mihnet yağına, rıza ve teslimiyet zağferanını katar, tevazu ve meskenet tenceresine hepsini birlikte koyar, üzerlerine safa balını dökersin. Altına iştiyak ateşini yakar, ihtiyat çomçasıyla ağır ağır karıştırıp pişirdikten sonra şükür tabağına koyarak önüme getirirsin. İşte benim istediğim tatlı bu. Her kim bu tatlıdan üç lokma yese göğsüne şifa, gönlüne nur olur. Canına rahatlık gelir.”

İmdi sen de kibri terk eyle iy yâr

Yu hasedden içüni iy nâmdâr

Nefsüni kahr eyle iy yâr-ı güzîn

Yâr idin kendüzüne İslâm u dîn

Ger emîn olmak dilersen iy amû

Meskenet kıl baya, yoksula kamû

Meskenetden hâsıl olur her sevâb

İş budur vallâhu a’lem bi’s-sevâb.

*


iskenderpasa.com Hukuki Şartlar | İletişim Yardım | Site Haritası
Copyright 2014 Avustralya MEC Topluluğu All Rights Reserved. Sık Kullanılanlara Ekle | Tavsiye Et