Mükemmel ve şahâne İslâm nizamı, mü’minlere, ibadet çeşidi olarak bazı malî yükümlülük ve sorumluluklar da koymuştur. Çünkü dinimiz tek yanlı, sadece rûhani ve uhrevî bir hayat tarzından ibaret değil, aynı zamanda dünyevî ve içtimaîdir.
Yaşamak için gerekli ve yapılması dînen zorunlu birçok ödev ve görev maddeye ve finans gücüne de bağlı bulunuyor. Bu bakımdan zekât, malî bir ibadet olarak üzerimize farz kılınmış ve İslâm’ın beş temel şartından biri sayılmış, ehemmiyetine binaen Kur’ân-ı Kerîm’in 34 kadar yerinde tekrar tekrar zikredilmiştir.
Cüz’î bir tefekkürle hemen anlarız ki müslümanların, toplu refahı, ilerleme ve yükselmesi, savunulması ve korunması, mütecavizin ve düşmanın kovulması, imanın öğretilmesi ve yayılması, İslâm’ın gelişmesi ve yücelmesi... hep paraya ve malî fedakârlıklara bağlıdır. Bu, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında da böyle idi. İslâm’ın gelişmesi için Hz. Ebû Bekir, Hz. Osman gibi yüce sahabîlerin bütün maddî varlıklarını nasıl hizmete tahsis ettiklerini tarihlerden takdir ve ibretle okuyoruz. Çağımızda da mazlum ve mağdur müslümanların kurtuluşu yine bir yönüyle paraya bağlı olup, büyük zahmet ve masraflarla başarılacak bir iştir. O halde din için para sarfı ve maddî yardım konusunda ihmal ve tembellik gösteren müslümanlar çok büyük veballer yüklenmektedirler.
Kur’ân-ı Kerîm malî mükellefiyetlerini ifadan kaçınan müslümanları, çok sert ve acı bir şekilde ihtar eder:
“Altın ve gümüşü biriktiren ve onları Allah yolunda sarf etmeyenleri, elim bir azaba uğramakla tekdir ve tehdit eyle (ey Resûlüm); öyle bir günde ki o paralar cehennem ateşinde kızdırılacak ve alınları, yanları ve sırtları o paralarla dağlanacak da kendilerine, ‘dünyada biriktirip kendinize sakladığınız işte budur, tadın biriktirdiklerinizin azabını!’ denilecek.”50
Diğer, bir âyette de Peygamberimize şöyle buyruluyor:
“Onlara de ki eğer oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretleriniz, elde ettiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret ve hoşlandığınız meskenler, size Allah’tan ve Resûlünden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli geliyorsa, artık Allah’ın başınıza getireceği felaketi bekleyedurun.”51
Naçiz bir kardeşiniz olarak, müslümanların problemlerine bakıyor, çoğunun çözümünü maddî fedakârlığa bağlı görüyorum. Bu problemlerin çözümünü incelemek ve ilmî usullerle araştırmalar yapmak üzere el ele müesseseler kurduk; eğitim, yardımlaşma ve dostluk için. Aksiyon ve teşebbüslerimiz başarıyla gelişip yayılıyor.
İstiyoruz ki bu müesseseler vasıtasıyla aramızdaki köklü kardeşlik bağlarını canlı tutalım, el ele verelim, maddî ve malî güçlerimizi birleştirelim, canla başla çalışalım ki dünyada huzur ve refaha, âhirette fevz ve felaha ermek müyesser olsun.
*