İslâm hayat nizamıdır, hayatın her hadisesiyle ilgilenir, her safhasında devam eder; belli bir zamana, belli tip hareketlere ve ibadetlere münhasır değildir.
O halde camide namaz kılıp, çıkınca İslâm’ın emirlerini çiğnemek, hacca, umreye gidip, gelince dinî vazifeleri unutmak veya “Şimdi gençliğimin sefasını süreyim, keyfimce yaşayayım, ihtiyarlayınca nasıl olsa tevbe eder ibadete yönelirim.” zihniyetiyle hareket etmek yanlıştır, İslâm’ı bilmeyen, doğru anlamayan cahillerin işidir.
Bunlar gibi: Ramazan’da oruç tutmak; içkiyi, sigarayı bırakmak; gafleti ve tembelliği terk eylemek; namaza, camiye, mukabeleye, hatme, teravihe devam etmek; sabra, tevekküle, nefse muhalefete, zikre, tesbihe, rûhanî lezzetlere yönelmek... derken bayramdan sonra tekrar günahlara, isyanlara bulaşmak, eski hamam eski tas haline dönüvermek, akla, mantığa sığan, dine imana uyan bir hal değildir. Sağlam ve hakikî müslümana asla yaraşmaz.
O halde Ramazan’da sağladığınız rûhî gelişmenizi, ulaştığınız mânevî makam ve mertebeleri bayramdan sonra da muhafaza etmeli, dergâh-ı izzetten kovulmamaya, tenzîl-i rütbe ile cezalanmamaya, mahrumiyetlere uğramamaya canla başla çalışmalısınız.
Zaten –hadîs-i şerîflerde belirtildiğine göre– Ramazan’da, o kadar zahmetlerle yapılan ibadetlerin Allah tarafından kabul edilip edilmediğinin alâmeti de budur. Eğer güzel hal ve durumumuz devam etmekte ise gayretlerimiz kabul görmüş; durumumuz menfîye dönmüş ve gerilemişse, ibadet ve taatlerimiz makbul olmamış, reddedilmiş demektir. Allahu Teâlâ cümlemizi bu kötü neticeden korusun.
İslâm dini, itikat ve ibadetleri, emir ve yasakları, ilmi ve ameli, teori ve pratiği ile bölünmez bir bütün; tam ve sağlam, olgun ve kâmil, muazzam ve muazzez bir ilahî nizamdır. Sayılan unsurların her biri diğerine bağlıdır, onu destekler ve tamamlar. Yani bu nizamın yürümesi, sistemin arızasız çalışması için tüm parçalarının tamam olması şarttır. Motorunda veya sair aktarma organlarında eksiklik olan bir otomobil hareket eder mi? Hastanın iyi olması için doktorun söylediği her türlü tedbirin ve ilacın birlikte yürütülmesi ve söylenen müddetle kullanılması şart değil midir?
Bazı müslümanların iyi anlayamadığı mühim incelik burada. Sistemin sadece bazı parçasını alarak veya kısa bir zaman çalışarak sonuca varmaya, maksuda ermeye çalışıyorlar. Sıkıntıların ve başarısızlıkların kaynağı budur. Kendileri, İslâm reçetesini devamlı ve doğru tatbik etmiyor, tavsiyelerin birçoğunu ihmal ediyor, ondan sonra da Allah’tan şifa bekliyor, çalışkan ve kâmil müslümanlara vaat edilen semere ve mükâfatları umuyorlar. Halbuki;
Kem âlât ile kemâlât olmaz ki!
*