29 Şaban 1442 | 11 Nisan 2021
 
A257D1D7-A390-443A-A8A7-3ED77B0D1AAE
Üye Girişi | Üye Ol
  • ANA SAYFA
  • KUR'AN-I KERİM
    • Okuyun
    • Dinleyin
    • Bilgilenin
  • SON PEYGAMBER
  • TASAVVUF
    • Tasavvufa Dair
    • Yolumuzun Esasları
    • Hatm-i Hacegan
    • Evrad-ı Şerif
  • M. ZAHİD KOTKU (RH. A.)
    • Hayatı
    • Fotoğrafları
    • Kitapları
    • Sohbetleri
  • M. ES'AD COŞAN (RH. A.)
    • Hayatı
    • İslam Anlayışı
    • Tasavvuf Anlayışı
    • Hizmet Anlayışı
    • Kitapları
    • Başmakaleleri
    • Sohbetleri
    • Fotoğrafları
    • Anma Programları
  • M. NUREDDİN COŞAN
  • SIK SORULAN SORULAR

  • Makaleler
    • İslam Dergisi Başmakaleleri
    • Kadın ve Aile Dergisi Başmakaleleri
    • İlim Sanat Dergisi Başmakaleleri
    • Panzehir Dergisi Başmakaleleri
    • İdeal Yol
Makaleler > İslam Dergisi Başmakaleleri

Sudan’ın Çok Güzel Bir Teşebbüsü



Ağustos 1994

11-14 Temmuz 1994 tarihlerinde değerli kardeşimiz tekstil yüksek mühendisi Doç. Dr. Yusuf Ulcay’la beraber Sudan’ın başşehri Hartum’da yapılan “Zikir ve Zakirler Kongresi”ne (Mu’tamerü’z-zikr ve’z-zâkirîn) katıldık; bu yazımda, son derecede faydalı ve mühim olan bu güzel toplantıyı sevgili okuyucularıma tanıtmak istiyorum.

Mâlum olduğu üzere “zikir” dinin direği, Allah’ın (cc.) net ve kesin emridir; Kur’ân-ı Kerîm’de, hadîs-i şerîflerde bu konuda pek çok bilgi mevcuttur, onu ancak kâfirler inkâr eder; onu az yapmak bile münafıklık alâmetidir; zikir kalbin şifası, dervişin gıdası, âşık-ı sâdıkın sefasıdır. Kul Allah’ı zikredince Allah da onu zikreder. –bu ne büyük şeref– Zikir her yerde, her anda, herkesin en kolaylıkla yapabileceği ama sevabı en büyük olan, en devamlı ibadettir. Tasavvuf ve tarikat bu sebepten zikre sarılır ve ona dayanır. Zikrin çeşitleri çoktur. Her ibadet bir çeşit zikirdir, zikir içindir, namaz zikirdir, itaat ve taat zikirdir (isyan ve masiyet zikirsizliktir), Kur’an zikirdir, ilim zikirdir, tesbihat zikirdir...

İşte sevgili ve kardeş ülke Sudan, bu konuyu, devletin ele aldığı, baş tacı ve ana esas edindiği bir husus olarak ortaya koyuyor; cümle cihana, kendilerinin bu konuya sımsıkı sarılacaklarını, zikir yolunda yürüyeceklerini, devlet ve millet olarak, her türlü güçlüğü böylece yeneceklerini ilan ediyor. Bu kongreyi devlet tertiplemiş, çeşitli ülkelere haber göndermiş, cihanın her yerinden alimleri, şeyhleri davet etmiş, gelenleri en lüks otelde ağırlamayı düşünmüş, her birine hizmet için otomobil ve görevliler tahsis etmiş, reîs-i cumhûrları, bakanları, alimleri ile son derecede yüksek seviyeli bir program hazırlamış, hiçbir masraftan kaçınmamış (halbuki ekonomik yönden çok büyük sıkıntılar yaşıyorlar). Allah razı olsun, tevfîkini refîk eylesin, işlerini rast getirsin, en kısa zamanda kalkınmalarını nasip etsin, yüzlerini güldürsün, izzet ve şevketlerini artırsın, düşmanlara karşı kuvvetlendirsin; mansur ve muzaffer, aziz ve galip eylesin, Dareyn’de mesut ve bahtiyar kılsın. Çünkü en doğru, en sağlam, en isabetli, en sevaplı, en tesirli, en hayırlı, en güzel yolu seçmişler.

Zaten tarih boyunca İslâm dinine en güzel, en halis, en olumlu, en verimli hizmeti hep “zikir erbabı” yapmıştır. İslâm, tasavvufla, tarikatle, zikirle; boynu bükük, vefakâr, cefakâr ve fedakâr dervişlerle; alim, fazıl, kâmil, salih, yüce ahlâklı, arif şeyhlerle dünyaya hâkim olmuştur. Çünkü onlar, Allah’ın rızası yolunu tutmuş takvayı şiar edinmiş, haramlardan sakınmış, dünyayı gönüllerinden çıkarmış, âhireti tercih etmiş, ölümden kaçmamış, kimseden korkmamış, güçlüklerden yılmamış kişilerdir. Hayırları onlar yapmış, ibadetleri onlar işlemiş; cihada onlar gitmiş, paraya ve cana onlar kıymış, Kur’an’ı onlar yaymış, sünnet-i seniyyeye onlar sarılmış, en sağlam din kitaplarını onlar yazmış, her güzel hizmeti onlar tahakkuk ettirmiştir. Emperyalistler, İslâm düşmanları, ehl-i dünyâ, ehl-i zevk ve ehl-i keyf, fâsıklar ve münafıklar en çok ehl-i zikirden, şeyhlerden, dervişlerden, bu ihlaslı, imanlı, şuurlu, akıllı insanlardan korkarlar. Çünkü her kötülüğün, şeytanlığın, istismarın, günahın, haramın karşısına bu mübarek insanlar dikilirler. Mazlum milletlerin kurtuluşları bunların önderliğinde tahakkuk etmiştir. Çağdaş zulüm ve sömürüler de yine bu akıllı ve fedakâr insanların şuurlu çalışmalarıyla defedilecektir.

Zikrin, tasavvufun, tarikatin, nefis terbiyesinin, şeyhin, dervişin karşısına dikilen insanları dikkatle bir inceleyin: Göreceksiniz ki ya kâfirdir, ya ajandır, ya haindir, ya dönmedir, ya fâsıktır, ya münafık, ya ukala, ya cahil! Kendisini selefi ya da kökten dinci sanan zavallılara gelince; onlara deriz ki

“A şaşkın! Git Kur’an’ı iyi oku, sünnet-i seniyyeyi tam öğren, kimlere alet olduğunu idrak et, gerçek sufilerin hepsi tam alim; hakikî alimlerin hepsi de tam sufidir; ehl-i hâldir, ehl-i kalbdir, ehl-i zikirdir ehl-i tasavvuf...

Sen dinine hizmet etmek ve Allah’ın rızasını kazanmak istiyorsan var git ehl-i dünyâyı yola getirmeye çalış, emperyalistlerin uşaklarıyla uğraş, meyhaneler, kahveler, oteller, barlar sarhoş, plajlar günahkâr dolu; rüşvet, haksızlık, hırsızlık doludizgin, politika felaket, emperyalistler İslâm âlemini eziyor, sömürüyor; müslümanları kırıp geçiriyor; cahillik, tembellik, geri kalmışlık halkı mahvediyor... Sen kalkmışsın iyi bilmediğin, tanımadığın, zevkini tatmadığın, dinin özü gerçek tasavvufa saldırıyorsun, ne zaman uyanacak, aklını başına devşireceksin!

Bak Sudan’a! Dini ne güzel anlamış, ne isabetli bir yol seçmiş! Hem onlar Arapça konuşuyor, İslâmî ilimleri senden çok çok daha iyi biliyor.”

*


iskenderpasa.com Hukuki Şartlar | İletişim Yardım | Site Haritası
Copyright 2014 Avustralya MEC Topluluğu All Rights Reserved. Sık Kullanılanlara Ekle | Tavsiye Et