Allahu Teâlâ, ilk insan topluluklarından beri her ümmete, doğru yolu gösterecek onları dalaletten kurtaracak haberciler, peygamberler, resûller beşîr ve nezîrler göndere gelmiştir. Bu mübarek insanlar ana fikir olarak halklarına hep aynı gerçekleri söylemişler, yani “İslâm”ı öğretmişlerdir. Nefis, şeytan, gaflet ve cehalet sebebiyle o ilahî gerçekler unutulmuş, ya da tahrif edilmişse Allah mesajını tazelemiştir.
Her yeni peygamber, zamanın ve toplumun seviyesine göre eskiyi yeniler, geliştirir, şaşırma ve sapmaları gösterir, düzeltir. Onun için insanların daima en son haberciye, en son mesaja uyması gerekir.
Eski çağlarda, Ortadoğu bölgesinde genellikle, gelen yeni bir peygambere uyulduğunu tarihten biliyoruz. Fakat yahudiler maalesef Hz. İsa aleyhisselâm’a tâbi olmadılar, İncil’i kabul etmediler. Ayrı kalmakta inat ve ısrar ettiler.
Bizim peygamberimiz Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem gelince, hem Yahudiliğin, hem de Hıristiyanlığın hükmü kalkmış, devri sona ermişti. Yeryüzündeki herkesin bu âhir zaman peygamberine ittiba etmesi gerekiyordu. Allah bunu eski kavimlere de, kendi kitaplarında emretmişti. Onlar bunu iyi biliyor ve o peygamberin zuhurunu bekliyorlardı.
İslâm dini gelince eski müdekkik rahipleri, vicdanlı hahamları, papazları, samimi yahudileri, hassas rabbanî alimleri metheder, örnek gösterir. Nasıl övmesin ki onlar imanlarının gereği olan en doğru işi yapmışlardı.
Çünkü İslâm dini onları ve tüm insanları Allah’ın birliğini kabule davet ediyor; şirki ve teslisi, dinlerine sonradan sokulan yanlış inançları bırakmalarını öğütlüyor; sevgiyi, kardeşliği, şefkati, adaleti, iyiliği, hayrı emrediyor; küfrü, zulmü, din istismarını, riyayı, menfaatperestliği, haksızlığı, ahlâksızlığı, kötülüğü yasaklıyordu. Çağrısı ilahî idi, doğruydu, haklıydı, güzeldi, doyurucu, yapıcı, birleştirici ve geliştirici idi.
Ama o eski din mensuplarının birçoklarına dünya sevgisi, menfaat duygusu, makam hırsı hâkim oldu; kin ve haset duygularıyla hareket ettiler; İslâm’a şiddet ve inatla karşı çıktılar, dünyayı fesada verdiler, haçlı seferlerini düzenlediler, canlar yaktılar, kanlar döktüler, batıl mücadelelerini günümüze kadar sürdürdüler. Allah adına, Allah’ın razı olduğu son hak dine düşmanlık ettiler, en büyük haksızlığı yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar, çok kere perde arkasından ve çirkin metotlarla.
Neden? Çünkü: Bugün yeryüzündeki hiç bir din, İslâm’la doğrudan fikir münakaşasına girecek sağlamlıkta ve cesarette değildir. Bu yüzden işlerini daima dolaylı yollar ve entrikalarla yürütmeye, taraftarlarının taassuplarını körüklemekle ayakta durmaya çalışırlar.
O halde biz müslümanlar, karşılık olarak, tüm diğer dinleri iyi incelemeli, onların bozuk ve batıl inançlarını ortaya koymalı, İslâm’ın güzelliklerini mukayeseli olarak onlara anlatmaya üstün gayret göstermeli, onları kendi hatalı hallerine bırakmamalıyız. Bu usul peygamber ve sahabe yoludur ve bizim en önde gelen görevimiz olmalıdır.
Son Selman Rüşdi olayları gösteriyor ki onlar buna şiddetle muhtaçtır.
Bu olay çok net olarak gösteriyor ki diğer dinlerin yöneticileri İslâm’ın yirminci yüzyıldaki gelişmesini görüyor ve korkuyor; İslâm’ı karalamak için sinsi ve zecrî tedbir almak ihtiyacını duyuyor. Demek ki İslâm, onların aleyhine gelişmekte ve yayılmakta. Gerçekten de onların ülkelerinden yazarlar, profesörler, mütefekkirler, araştırıcılar, filozoflar müslüman oluyor. Birçok kimse kiliseden kaydını sildiriyor; İngiltere’de, İsveç’te, Amerika’da halkın çoğunluğu Hıristiyanlık’tan kopmuş durumda.
Bu oluşum ve gelişmeyi bilimsel olarak desteklemek, beslemek şarttır. Onun için tüm müslüman aydınları diğer dinleri yakından incelemeye, tüm İslâmî yayın yöneticilerini, onların yanlışlarını yayınlarında periyodik olarak dile getirmeye davet ediyorum: Müslümanlar, ayrıca her yerde dinler tarihi enstitüleri kurmalı; ihtida eden, müslüman olanların neden müslüman olduklarını incelemeli; fikirlerini, hayatlarını kaydetmeli; gayrimüslimleri İslâm’a davet çalışmalarını ve metotlarını geliştirmeli, kitaplar, broşürler neşretmeli, irşat ve tebliğ heyetleri teşkil etmeli, bu konudaki tüm diğer çalışmaları canla başla desteklemelidir.
Bizim metodumuz açık ve aydınlık olmalıdır, onlar gibi çirkef değil!
*