İyi, güzel, yapıcı, faydalı, ciddi bir dergi (ve gazete) hazırlamak, neşretmek, hele yayın hayatını uzun yıllar devam ettirmek hiç de kolay bir iş değildir sevgili okuyucular.
Karşımızdaki rakip, hasım güçler, biz müslümanların böyle bir şeyi başaramayacağını sanıyorlardı; çünkü daha önce çıkan İslâmî dergiler (ve gazeteler) hep bir iki yıl içinde kapanıyor, yayınını kesiyordu; kâğıt, baskı, renk, iç düzen, yazıların bilimsel değeri yönünden de eksiklikleri vardı; yüksek seviyeli, alımlı dergi (ve gazete) çıkarmak, hasım güçlerin inhisar ve tekelinde gibiydi. Halbuki basın ve yayın, İslâm dini bakımından çok büyük önem taşıyordu; çok güçlü bir eğitim, öğretim, etki ve yönlendirme aleti ve aracı idi. Suskun ve küskün halka ulaşmak, onun hissiyatına tercüman olmak, dertlerine çare aramak, haklı istek ve davalarında onları desteklemek lâzımdı. Çünkü okumuş, Batılılaşmış, halktan, öz tarihinden, millî ve dinî ülkülerinden, inanç, örf ve âdetlerinden kopmuş aydınlar, yazarlar, düşünürler, milleti yanıltıyor, yanlış yönlere çekmeye çalışıyorlardı.
Çağın insanı buhran ve bunalımda, kurtuluş ve çare de İslâm’da olduğu için; camiye gelemeyen, dinî eğitim alamayan geniş kitlelere hidayet yolunu göstermek, hakkı ve hayrı tebliğ etmek maksadıyla çalışmak en mühim dinî görev ve ödev idi.
Biz bu sebeplerle yayın hayatına atıldık; Allahu Teâlâ’nın büyük lütuflarıyla işi başardık; dosttan düşmandan takdir aldık, yayınımızı binbir güçlükle mücadele ede ede sürdürdük. Nice müslüman zümre ve camialara, yurt içi ve yurt dışına da önder ve örnek olduk. Sözü sayılan, sevilen, dinlenen, hatırlı, itibarlı saygın bir topluluk hâline geldik. Pek çok dost kazandık, ilgi çektik, etkili (ve inşaallah), faydalı olduk.
Bir dergi ile başladık, ikiye, üçe, dörde, beşe çıktık. Hepsi güzel, hepsi mükemmel, hepsi sahasında önder ve rehber dergiler... Üzerimize yurt içi ve yurt dışında incelemeler, bilimsel toplantılar, seminerler, sempozyumlar yapıldı, yazılar, makaleler, raporlar, kitaplar yazıldı. Dergiden gazeteye geçtik, halkımıza daha yakın olalım, onunla daha sık, her gün, her sabah buluşalım diye... Radyo kurduk, yayınlarının başarısından ödüller aldık, teşekkürler, teveccühler kazandık. Radyodan televizyona geçtik... Ama bunlar çok ağır masraflı, çok pahalı hizmetler... Malî gücümüz yetmediği için zorlanıyoruz, duraklıyoruz. Lütfen bizi var gücünüzle destekleyiniz ki daha ilerilere gidelim, daha yükseklere çıkalım.
Çünkü mânevî işaretler alıyoruz, mânen destekleniyor ve teşvik olunuyoruz; bunlardan anlıyoruz ki yolumuz doğru, yönümüz doğru, hizmetimiz rızâ-yı Bârî’ye uygun. Bu çok önemli, çok gerekli, çok ecirli, çok sevaplı işten siz de desteklerinizle hissenizi alınız. Uzak ve geri durmayınız ki mânen sorumlu olmayasınız. Lakaytlık, vurdumduymazlık, hamiyetsizlik, tembellik, cimrilik, bahillik, pintilik, hissizlik, ülküsüzlük, amaçsızlık, bencillik, nefse kulluk, şeytana aldanmak, dünya zevklerine takılmak, rehavet, cehalet size yakışmaz.
Zaman malla, canla, başla olanca gücüyle her yönden cihad zamanıdır. Ümmetin gafletinden, dünyada binlerce müslüman büyük zararlara uğruyor; sakınılan paralar, mallar, canlar, evler, barklar, yerler, yurtlar, ırzlar, namuslar, haysiyetler, hürriyetler elden gidiyor.