7 Cemaziyelahir 1442 | 20 Ocak 2021
 
A257D1D7-A390-443A-A8A7-3ED77B0D1AAE
Üye Girişi | Üye Ol
  • ANA SAYFA
  • KUR'AN-I KERİM
    • Okuyun
    • Dinleyin
    • Bilgilenin
  • SON PEYGAMBER
  • TASAVVUF
    • Tasavvufa Dair
    • Yolumuzun Esasları
    • Hatm-i Hacegan
    • Evrad-ı Şerif
  • M. ZAHİD KOTKU (RH. A.)
    • Hayatı
    • Fotoğrafları
    • Kitapları
    • Sohbetleri
  • M. ES'AD COŞAN (RH. A.)
    • Hayatı
    • İslam Anlayışı
    • Tasavvuf Anlayışı
    • Hizmet Anlayışı
    • Kitapları
    • Başmakaleleri
    • Sohbetleri
    • Fotoğrafları
    • Anma Programları
  • M. NUREDDİN COŞAN
  • SIK SORULAN SORULAR

  • Makaleler
    • İslam Dergisi Başmakaleleri
    • Kadın ve Aile Dergisi Başmakaleleri
    • İlim Sanat Dergisi Başmakaleleri
    • Panzehir Dergisi Başmakaleleri
    • İdeal Yol
Makaleler > İslam Dergisi Başmakaleleri

Nefis Terbiyesinin Önemi



Kasım 1989

Fert olarak başarısızlığın, toplum olarak geri kalmışlığın en önde gelen sebebi eğitim eksikliğidir. İyi eğitilmiş fertler kendileriyle birlikte mensup oldukları toplumları da yükseltir, ileri götürürler. Ama eğitimin iyi ve tam olması şarttır. Çünkü yarım hoca dinden, yarım doktor candan edebilir insanı.

O halde iyi eğitim nedir?

İyi eğitim, insanın hem bedenine, hem ruhuna, hem dünyasına, hem âhiretine yarayan; onu her iki cihanda mutlu ve bahtiyar eden, ona bilgi ve beceri kadar vicdan, bilgelik ve olgunluk kazandıran, doğru yola götüren, hayırlı ve güzel olanı yapmasını sağlayan eğitimdir hiç şüphesiz. Kafa, tahsilde ilimle doldurulurken, kalp ve gönül asla ihmal edilmemeli, vicdan eğitilmeli, nefis terbiye edilmeli, ihtiraslar kontrol altına alınmalı, kötü huylar terkolunmalı, kişi kazandığı bilgileri insanlığın hayrına kullanacak bir zihniyete mutlaka sahip kılınmalıdır.

Mânevî yönü ve değeri olmayan tek yönlü, materyalist bir tahsille yetişen insanlar, çok kere zararlı alanlara sapar ve saplanırlar. Onlardan, aydınlıklarından beklenen hayrı göremez ve verim alamazsınız. Nitekim mesleği vatan ve milleti korumak olan bir subay, vatana bu yüzden hıyanet edebiliyor; fark gözetmeksizin insan sağlığına hizmet için yemin etmiş bir doktor, hastayı sömürebiliyor, cana kıyabiliyor, cinayet işleyebiliyor; ülke menfaatlerini korumakla görevli bir diplomat, devlet sırlarını düşmana satabiliyor, çıkarcı bir yönetici, halkını emperyalistlere sömürtebiliyor vs. vs.

O halde insanlara; insanlığa fedakârca hizmeti, adaleti, fazileti, edebî, nezaketi, acımayı, sevmeyi de kazandıracak bir eğitim vazgeçilmez şarttır.

Bu da ancak imanla ve nefis terbiyesiyle olur.

Nedir bu nefis?

Nefis, “insanın kendi, maddî benliği, egosu”dur. Türkçede bunun tam karşılığı olabilecek bir kelime yok. Onu ancak tarif ve tasvir edebiliriz. Yüce Allah (celle celâlüh), bizim içimize bir idare müdürü tayin etmiş; bizim bedenimizi, maddî varlığımızı, hayat için gerekli menfaatlerimizi korumak ve kollamak amacıyla hareket eden bir mânevî otorite yerleştirmiş; nefis, işte o! Varlığı gerekli, istekleri doğal ama takip ve kontrolü, eğitilmesi ve kötü eğilimlerden temizlenmesi de şart!

Sevgili Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Ebû’d-Derdâ’ya (ra.): “Hiç şüphesiz, Allah’ın, eşinin, çoluk çocuğunun, diğer insanların olduğu gibi vücudunun ve nefsinin de senin üzerinde bazı hakları vardır; her hak sahibine hakkını vermek zorundasın.”67 buyuruyor.

İslâm dini nefsin, yeme içme, tenâsül, dinlenme gibi meşrû arzu ve dileklerini, meşrû yollarla karşılamayı emreder ama aşırı isteklerinin, heva ve heveslerinin şiddetle karşısına çıkar. Mesela, neslin devamı için evlenmeyi teşvik eder ancak nikâh yoluyla; zina ederek değil! Böylece nefsin cinsî arzuları doğru bir yola kanalize edilmiş olacaktır. Daima bekâr kalmayı, kendi kendini kısırlaştırmayı, hadım olmayı, ruhbanlığı reddeder. Bunun gibi sağlığın devamı için yemeyi, içmeyi emreder; ama haram kazancı, aşırı yemeyi, oburluğu, vücuda zararlı maddeleri, içkiyi yasaklar. Mâkul ölçülerde dinlenmeyi tavsiye eder, fakat başkasının sırtından geçinmeyi, tembelliği, zevk ve keyif düşkünlüğünü meneder...

Nefsin tabiî içgüdüleri, istekleri aşırı olarak verilirse, nefis şımarır; daha çok ister, gemi azıya alır, insanı felaketlere, haramlara, zulümlere, günahlara sürükler. Onun için Kur’ân-ı Kerîm nefsin, ayıp ve kusurlardan temizlenmesini, zabturabt altına alınmasını emrediyor; nefsini terbiye edemeyenlerin çok ziyana uğrayacağını, müthiş pişman olacağını bildiriyor. O halde nefis terbiyesi herkese gereklidir, halka olduğu kadar okumuşlara da zahirî ve kuru bir dinî tahsil yapmış olanlara da!

En çok da devlet yönetiminde, millet hizmetinde olanlara, politikacı ve particilere gereklidir; çünkü onların hamlığı, ahlâksızlık ve edepsizliği, ihtirasları ve kaprisleri yalnız kendilerine zarar vermekle kalmıyor, tüm milleti ve ümmeti kan ağlatıyor. Maddî zarar ve hasarların hesabı yapıldığı kadar, görgü, edep ve ahlâk yoksunluğunun ve ferdî ihtiras ve kaprislerin yol açtığı zarar, hasar ve ziyanların da hesabı tutulsa, nefis terbiyesi görmemiş yöneticilerin, âmir ve memurların bir ülkeye ne kadar korkunç kayıplar verdirdikleri hayretle müşahede olunacaktır. Tarihte, ham, kompleksli ve problemli liderlerin bir ülkeyi tümden felakete sürükleyip batırdığı da çok görülmüştür.

Millî eğitimimiz yıllardan beri “nefis terbiyesi”nden yoksun olarak çalıştırılmaktadır. Sonuç ortada, binlerce problemli, ruh hastası, kaprisli diplomalı üremiş; bunlar da birbirleriyle, incir çekirdeğini doldurmayacak nüanslar dolayısıyla çekişip, çatışıp duruyor. Politikada, ekonomide, kamu yönetiminde, kültürde ve her sahada kaos ve anarşi hâkim.

Ruhsuz ve mâneviyatsız nesillerin nasıl çöktüklerini, çürüdüklerini, mahvolduklarını gözlerimizle görüyoruz. Daha gençlerimizin mescidiyle, başörtüsüyle, sakalıyla, cumasıyla oynamak niye? Üstelik işte bunlar, diğerlerinden daha üstün ve başarılı!

Milletçe ilerlemek ve yükselmek istiyorsak, artık süratle materyalist ve dinsiz eğitim icraatından dönmeli, nefis terbiyesine önem vermeli, inançlı, görgülü, bilgili, terbiyeli, iradeli, edepli, ahlâklı, hal ve gönül ehli insanlar yetiştirmeye yönelmeliyiz.

*


Dipnotlar
1. Ebû Cuhayfe’den nakledilen hadis için bk. Buhârî, “Savm”, 50; “Edeb”, 86; Tirmizî, “Zühd”, 63, hadis no: 2413; İbn Huzeyme, III, 309, hadis no: 2144.



iskenderpasa.com Hukuki Şartlar | İletişim Yardım | Site Haritası
Copyright 2014 Avustralya MEC Topluluğu All Rights Reserved. Sık Kullanılanlara Ekle | Tavsiye Et