Aydınımız ve halkımız fena halde şartlanmış; dünyada sadece Avrupa ülkeleri ve Amerika varmış gibi davranıyor, elini uzatsa erişeceği büyük imkânları görmüyor, muazzam fırsatları kaçırıyor, müthiş zararlara uğruyor, “ille de Batı” diye ısrar ediyor, anlaşılmaz bir inatla kendine ve mâzisine, çevresine ve Uzak Doğu’ya gözlerini kapatıyor. Halbuki Haçlı ruhlu Batı bizi sevmiyor, istemiyor, kötülüğümüz için çalışıyor, ülkemizi bölüp parçalamaya, bölge bölge paylaşmaya uğraşıyor; Orta ve Uzak Doğu halkları ise bize hayran, bizi seviyor ve sayıyor, bir kurtarıcı gibi görüyor, kucaklamaya, iş birliği yapmaya razı ve hazır; çok büyük bir âlem, geniş ve bakir topraklar, çok kalabalık ülkeler, çok müsait bir pazar, çok ümit verici imkânlar, çok parlak bir istikbal...
Hükümet ne yapar, bilmem, ama biz halk ve özel teşebbüs olarak mutlaka Yakın ve Uzak Doğu’ya yönelmeliyiz; oralarla kuvvetli bağlantılar kurmalıyız: Çocuklarımızı oralarda iş görecek şekilde eğitmeli ve iyi yetiştirmeliyiz; sanayicilerimiz ve tüccarlarımız oralara iş yerleri açmalı, halkımızdan müsait durumda olanlar gidip oralara yerleşmeli; mahalleler, köprübaşları, bağlantı ve kaynaşma kuruluşları teşkil etmeli... Hem dünyevî hem de uhrevî kazanç için çok ciddi çalışmalar yapmalı!
Çok yıllar önce, fakültede hoca iken öğrencilerime bu konuda nasihat etmiş, her birinin ayrı bir ülkeyi kendisine çalışma hedefi olarak seçmesini, o ülkenin dilini, tarihini, örfünü, âdetini iyice öğrenmesini, mümkünse oraya gitmesini söylemiştim. Şu anda bazı öğrencilerim Avrupa’da, bazıları Amerika’da, bazıları Avustralya’da, bazıları Orta Asya’da yerleşti, çalışmaları geliştirdi, müesseseler kurdu; ama hâlâ bağlantı kuramadığımız ülkeler var, hâlâ yapılacak pek çok hizmet, himmetli ve gayretli bir ehil bekliyor.
Onun için lütfen bu yazımız üzerinde iyice düşünün, sözümüze kulak verin, davetimize icabet edin, bizimle ilgi kurun, tavsiyelerimize mümkünse içtenlik ve titizlikle uyun!
Şu sırada Endonezya’da bulunuyorum, 200 milyonluk dev bir ülke, 13.500 adadan müteşekkil çok renkli, çok cazip, çok ilginç, çok önemli, çok sevimli bir mıntıka. Sadece Java adasının nüfusu Türkiye kadar, denizleriyle beraber Avustralya’nın 2,5 katı büyüklükte, % 90-95’i müslüman, samimi, sokulgan, temiz ama fakir bir toplum, hızla kalkınıyor. Jakarta şehri çok muhteşem binalara sahip, diğer gezilecek adaları ve şehirleri henüz görmedim; kitaplardan, tanıtma broşürlerinden tanımaya, öğrenmeye çalışıyorum. İlk izlenimlerim çok olumlu, buraları çok sevdim ve bu ülkeyi çok önemli bir ülke olarak algıladım.
Lütfen, kardeşlerim de bu ülke ile ilgilenmeye başlasınlar! Önce bir Türkiye-Endonezya Tanıtma Dostluk ve İşbirliği Derneği kurmalarını rica ediyorum. Beni ilk üye olarak yazsınlar! Gençlerimizden bir kısmı, tahsillerini burada yapmak üzere hazırlıklara başlasınlar, burada okusunlar ki buranın dilini, tarihini, medeniyetini, zevkini yakından tanımış olsunlar. İş adamı kardeşlerimin burada iş kurma girişimlerine başlamalarını dilerim. Seyahat şirketimiz, buraya bir gezi seferi düzenlerse çok iyi bir başlangıç olur.
Burada biraz daha uzunca kalabilirsem, inşaallah, çok ilginç yönlerini filme almayı ve televizyonumuza göndermeyi düşünüyorum.
Yazımı bitirirken, hüluliyle müşerref olacağımız Ramazan ayınızı candan kutlar, Cenâb-ı Hakk’ın lütfuna, rahmetine, rızasına ermenizi, iki cihanda mesut ve bahtiyar olmanızı tüm kalbimle temenni ve niyaz eylerim.
*