30 Şaban 1442 | 12 Nisan 2021
 
A257D1D7-A390-443A-A8A7-3ED77B0D1AAE
Üye Girişi | Üye Ol
  • ANA SAYFA
  • KUR'AN-I KERİM
    • Okuyun
    • Dinleyin
    • Bilgilenin
  • SON PEYGAMBER
  • TASAVVUF
    • Tasavvufa Dair
    • Yolumuzun Esasları
    • Hatm-i Hacegan
    • Evrad-ı Şerif
  • M. ZAHİD KOTKU (RH. A.)
    • Hayatı
    • Fotoğrafları
    • Kitapları
    • Sohbetleri
  • M. ES'AD COŞAN (RH. A.)
    • Hayatı
    • İslam Anlayışı
    • Tasavvuf Anlayışı
    • Hizmet Anlayışı
    • Kitapları
    • Başmakaleleri
    • Sohbetleri
    • Fotoğrafları
    • Anma Programları
  • M. NUREDDİN COŞAN
  • SIK SORULAN SORULAR

  • Makaleler
    • İslam Dergisi Başmakaleleri
    • Kadın ve Aile Dergisi Başmakaleleri
    • İlim Sanat Dergisi Başmakaleleri
    • Panzehir Dergisi Başmakaleleri
    • İdeal Yol
Makaleler > İdeal Yol

Dinî Bir Hikâye



İslâm, I, sy. 6 (Şubat 1984), s. 41.

Anadolu ve çevresinde gelişen Türk Edebiyatı’nın bilhassa ilk devirlerinde, İslâm hakikatlerini halka duyurmak ve sıkmadan öğretmek için yazarların, eserlerini şiir ve hikâyeler, halkın günlük yaşayışından alınmış canlı benzetmeler ve meseller ile süsledikleri görülmektedir.

Bu tatlı ve sevimli tarz fıkıh, hadis ve tefsir kitaplarında bile kullanılmıştır. Aşağıdaki hikâye, yine böyle bir kitaptan, Mülk sûresi tefsirinden alındı. Çeşitli kütüphanelerdeki el yazması nüshalarını inceleyerek neşre hazırlamakta olduğumuz bu eser, ondördüncü yüzyıl ilk yarısında Eğridir ve Denizli çevresinde yaşamış, başkadılık yapmış Muslihiddin Mustafa b. Muhammed adlı bir din bilgini tarafından yazılmıştır. Şimdiye kadar hayatı ve eserleri iyice incelenmemiş ve tanıtılmamış olan yazar, asrının en mühim Türk müelliflerinden sayılmaya layık meziyetlere sahip bulunuyor.

Hikâye (dili sadeleştirilmiştir):

“Bir yoksul ve minnetzâde kişi yolda giderken gözü bir hatunun cemaline tesadüf ediverdi. Hemen o anda gönül kuşu o güzelin cemali tuzağına tutuldu. Hatunun ardınca yola revân oldu. Hatun bir saray kapısına vardı, gözü kuyruğuyla o avarenin hâline şöyle bir baktı ve sordu:

“Ne var, ne istiyorsun?”

Yoksul cevap verdi:

“Ey hanımefendi, güzelliğinin sultanı zayıf gönlümü zabt ve istila kıldı, acep ne etsem?”

Hatun;

“Yarın bu vakitler buraya gel, bu müşkülü sana halledivereyim.” dedi.

O yoksul, söylenilen vakitte geldi. Sevgilinin güzelliği güneşi, gönlü zerresine nur bağışlayacak, ümidinde idi. Tam o anda hatun geldi. Arkasında da bir köle bulunuyordu. Kölenin elinde bir ayna... Hatun buyurdu ki:

“Bu aynayı şu fukaracığın eline ver, bir kere yüzüne gözüne baksın! Şu perişan haliyle bizimle aşktan dem vurması olacak şey mi? Kendi insafa gelsin. Biz bir şey demeyelim.”

İşte Tanrı’nın aşkı ve kulluğu iddiasında bulunduğu halde, kalbi kibir ve kötülük dolu, gözü haramda, işi ve niyeti müslümanlara, halka zulüm ve eziyet olan kimseler de bu yoksul kişi gibidirler. Kalplerine;

“Ey yalancı! Bir kere şu gönül aynasına bak. Bunca çirkinlik ve pislikler ile bizim kulluğumuza layık mısın değil misin gör. Ya layık ol yahut da utan. Yalan ve asılsız iddialardan vazgeç.” diye hitap gelse gerektir.

*


iskenderpasa.com Hukuki Şartlar | İletişim Yardım | Site Haritası
Copyright 2014 Avustralya MEC Topluluğu All Rights Reserved. Sık Kullanılanlara Ekle | Tavsiye Et