7 Cemaziyelahir 1442 | 20 Ocak 2021
 
A257D1D7-A390-443A-A8A7-3ED77B0D1AAE
Üye Girişi | Üye Ol
  • ANA SAYFA
  • KUR'AN-I KERİM
    • Okuyun
    • Dinleyin
    • Bilgilenin
  • SON PEYGAMBER
  • TASAVVUF
    • Tasavvufa Dair
    • Yolumuzun Esasları
    • Hatm-i Hacegan
    • Evrad-ı Şerif
  • M. ZAHİD KOTKU (RH. A.)
    • Hayatı
    • Fotoğrafları
    • Kitapları
    • Sohbetleri
  • M. ES'AD COŞAN (RH. A.)
    • Hayatı
    • İslam Anlayışı
    • Tasavvuf Anlayışı
    • Hizmet Anlayışı
    • Kitapları
    • Başmakaleleri
    • Sohbetleri
    • Fotoğrafları
    • Anma Programları
  • M. NUREDDİN COŞAN
  • SIK SORULAN SORULAR

  • Makaleler
    • İslam Dergisi Başmakaleleri
    • Kadın ve Aile Dergisi Başmakaleleri
    • İlim Sanat Dergisi Başmakaleleri
    • Panzehir Dergisi Başmakaleleri
    • İdeal Yol
Makaleler > İslam Dergisi Başmakaleleri

Bir Haber, Bir Sitem



Ekim 1989

Size, çok acele bir haberi ibret almanız için çok ilerici bazı gazete ve dergilerden aynen aktarıyorum: “Birada üretici değil satıcı kazanıyor”muş. Çünkü bir içimlik bir şişe bira 1000 liraymış da bunun 200 lirası bakkal kârıymış, 195 lirası çeşitli vergi ve fonlara gidiyormuş, firmanın kârı ise sadece 57 liracıkmış.

Vah vah vah! Ne yazık! Neredeyse halkı kendilerine acındırıp ağlatacaklar kurnaz herifler. Bir tek şişede 57 lira az mı be adam! O şişelerin kaç milyon tane olduğunu söylesen de halk bira fabrikalarının nasıl milyonlar, milyarlar kazandığını öğrense ya! Uyanır aklı başına gelir diye mi korkuyorsun? Bu haberi böyle gizli, tuzaklı hazırlamak için ne kadar düşündün, ne kadar para aldın?

Merak ettiyseniz diğer rakamlar da şöyle:

Şişe başına 139 lira reklam parası, 185 lira nakliye ve amortisman ücreti, 35 lira soğutma ve kapak bedeli; ayrıca finansman payı 72, işçi ücreti 29 liraymış. Hammadde sadece 48 liracık.

Buna “abra kadabra”, “sihirbazlık” derler. İşin Türkçesi bu adamlar kendileri sermaye koymadan bankadan parayı alıp 48 liralık arpayı sulandıracak, işçiye 29 lira verecek, sonra da bu bir yudum mereti, bu birtakım zıkkımı tam on üç misli fazlasına çıkarıp bin liraya satacak, üfürüp, şişire şişire! Ve halk da gece gündüz içecek “bira bu kapağın altında” diye diye ağzını şapırdatarak.

İçki içince insan ne olur? Okullarda okutulan: Kişi zamanla alkolik olur, mide parçalanır, karaciğer siroza tutulur, akıl durur, dumura uğrar, sıhhat elden gider, nesil bozulur, doğan çocuklar sakat olur, cinayetler, trafik kazaları, aile faciaları, hastalıkların faturaları da devlet ve millete çıkartılır. İçen, dünyada da âhirette de zarar görür, mahvolur, pişman, perişan olur.

Yukarıdaki rakamlardan görüyorsunuz ki televizyonlardaki, gazete ve dergilerdeki o pahalı bira reklamlarının parası fazlasıyla içenin cebinden çıkarılıyor, vergiler içenin cebinden, nakliye içenin cebinden, bankadan alınan sermayenin faizi ve kârı içenin cebinden, amortisman payı içenin cebinden... Tüm masraflar bol bol ona yükleniyor, köşeyi dönen firmanın şişe başına net kârı 57 lira.

Üstelik bira pazarının % 12’si Tekel’in, diğer muazzam kısmı, yani % 88’i yabancı sermaye ortaklığı şirketlerin...

Görülen o ki zavallı (!) bira tiryakileri, sağmal inekler gibi sağılıyor da mantofon türü kadar bol verim veriyor, manda sütü kadar kaymak sağlıyor üreticilere!

Allah akıl, fikir, basiret versin milletimize!

Bu işlerin içinde bu kadar kolay para ve tatlı kazanç varken Allah’ın emrini, yasağını, halkın menfaatini, sağlığını kaç kişi dinler! Bakkal, hem duvara “er-Rızku ‘alâ’llâh” yazılı levhayı asıyor, hem de içki satmaktan bir türlü kendini alamıyor bu yüzden.

Bira fabrikaları ahtapot gibi dünyayı sarmıştır, gezdiğim her ülkede muazzam fabrikaları görürüm, fıçı gibi şişmiş, pancar gibi morarmış bira tiryakilerinin serpilip, yaslandıkları kaldırımların arkasında.

Ve elbette, “İçki haramdır, içki her türlü kötülüğün anasıdır.” diyen dinimize, müthiş bir düşman gözüyle ve haris bir kaplan kiniyle bakar bu adamlar; İslâm düşmanlarını perde arkasından destekler, doğrudan veya dolaylı yoldan imanla, tesettürle, Kur’an’la, müslümanla, hocayla, mukaddesatçı ve idealist basınla kıyasıya mücadele ederler, hatta bazen cumhuriyeti, demokrasiyi, anayasayı, Ata’yı, ilericiliği, uygarlığı kendilerine siper yaparak... İşlerini yürütmek, mevzuatlarını geçirmek için yüksek bürokrasiye rüşvet verir, kendilerine mani olan bakanları bile devirmenin yolunu bulurlar maalesef.

Bu bira meselesinden bizim dergilere geçmek istiyorum:

İslâmî basın sahasında aslan payını dağıtım firmaları alır, nitekim bizim dergilerimizden, dağıtım şirketi % 40-45’e yükselen pay ister, alırdı. Bir diğerine müracaat ettiğimizde kapasitem dolu diye kabul etmemişti. Böyle yarıya yakın kısmı elden gidince geriye işin hamallığı kalıyordu. Şu da iyi bilinmeli ki:

Mevcut büyük dağıtım şirketleri aslında büyük tirajlı gazetelerin bir yan kuruluşudur, kâr gene gazetelere döner; hatta Hürriyet gazetesi Gameda kurulurken ortak olduğu halde, menfaat gereği ayrıca bir Hür dağıtım daha kurmuştur. Bu şirketler belediyelerden, idarelerden büyük avantajlar sağlar, kulübelerini şehrin en işlek yerlerine kurdurur, işlerini rahat yürütür, istedikleri muzır yayınları bayilere fazla sattırır, İslâmî yayınları tezgâh altına attırır, paket çözdürmeden iade ederler. Bizlerde fiyatın içinden ne reklam parası, ne nakliye ve amortisman, finansman payı, ne vergiler, ne başka şeyler hakkıyla çıkarılabiliyor; yaşamak, devam etmek imkânsız gibi bir hâle geliyor, şuradan buradan borç, destek aramak bir mecburiyet oluyor.

Bu menfî şartlar yetmiyormuş gibi bir de birtakım insafsız müslümanlar çıkar, gıybet ve dedikodu eder, aleyhte propaganda yapar, fiyat çok diye itiraz eder, küçük bir kusur görse kıyasıya, öldüresiye tenkit eder, hediye verilmezse abonesini yenilemez, dergiyi bedavaya getirmezse almaz, okumaz, okutmaz.

Şimdi haklı olarak onlara soruyoruz:

Bizim şu bir şişe zehir zıkkım içki, bir paket sıhhate muzır sigara, banyodaki bir kalıp donmuş yağlı lüks (!) sabun, bir avuç şampuan, bir küçük kutu krem kadar kadrimiz, kıymetimiz yok mu?

Elbette var, fakat Avrupalı, kendisinin imal ettiği her şeyin fiyatını astronomik yüksekliklere çıkartmayı bilmiş, buna rağmen bizim itiraz etmememizi sağlamıştır. Bizler ise en kıymetli varlıklarımızı ayaklar altına düşürmüşüzdür. Fındıktan boraksa, volframa, petrole, muzdan buğdaya, zeytinyağına, sultaniye üzüme kadar bu böyledir.

İnşallah gözümüzü açar da aldatılmaktan süratle kurtuluruz, birbirimize sımsıkı kenetlenerek...

Manisa’da bir kardeşimiz, değerli yazarımız Raşit Hoca’ya ne demiş biliyor musunuz?

“Ne güzel bir dergi çıkarıyordunuz, ne diye kapattınız yani?”

Ne kapatması aziz kardeşim; elhamdülillah kapanmadık, bin bir dertle, dostla, düşmanla, dağıtımla, enflasyonla didişe didişe hizmeti devam ettireceğiz; inşaallah, hem de çoğalarak, büyüyerek ilerleyeceğiz basın cephesinde ve burca Allah’ın izniyle bayrağı dikeceğiz.

Dileriz ki Allah sizi affetsin, mesul tutmasın: Öz kardeşleriniz, beğendiğiniz bir dergiyi kapattı sandınız da niye arayıp sormadınız; niye işin aslını, sebebini, kardeşlerinizin derdini araştırmadınız, yardımlarına koşmadınız... diye!

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): “Müslümanların dertleriyle ilgilenmeyen bizden değildir.” dememiş miydi?

*


iskenderpasa.com Hukuki Şartlar | İletişim Yardım | Site Haritası
Copyright 2014 Avustralya MEC Topluluğu All Rights Reserved. Sık Kullanılanlara Ekle | Tavsiye Et