Evdeki süs bitkisi ve çiçeklerinize nasıl sevgiyle özen gösterirsiniz! Eğer bahçeniz varsa, orada yetiştirdiğiniz sebze ve meyveler size ne kadar tatlı gelir! Sabah sabah kopardığınız o kırmızı kırmızı domateslerin, çıtır çıtır biberlerin, yemyeşil ve taptaze salatalıkların tadını, pazardan aldıklarınızda bulmak ne mümkün! Kendi ellerinizle, halis ve temiz malzeme ile yaptığınız ev pastaları, börek, çörek ve tatlılar dışarıdakilerden ne kadar farklıdır! Tarlaya, bahçeye sizin diktiğiniz fidanlar büyüyüp meyve verdiği zaman nasıl sevinç ve kıvanç duyarsınız!
İşte tüm bunlar gibi bizler de şu günlerde çok mutluyuz, çünkü bizim de dergide yayınladığımız, toplantılarda söylediğimiz tavsiyelerimiz tutuldu, dileklerimiz yerine getirildi. Mânevî fidanlarımız tuttu, tatlı tatlı meyve vermeye, çalışmaların sevindirici sonuçları alınmaya başladı.
Ülkemizdeki büyük çoğunluğun, temiz halk kitlelerinin vakur ve sessiz olduğunu, buna karşılık küçük ve şirret bir azınlığın yaygara ve farfara ile ortalığı birbirine kattığını görüyor, fevkalade müteessir oluyor, üzülüyorduk. Bunlar, bizim iman, âdet, örf, âdab ve ahlâkımızdan farklı; irfan ve izandan, insaf, sevgi, saygı, zevk, bilgi ve görgüden yoksun, garip ve acayip bir zümre ama niye böyle reklam ediliyor diye şaşıyorduk. İçimizde ama bize çok uzak ve yabancılar, sanki dış düşman güçlerin aramızdaki fesatçıları ve beşinci kolları! Nereden destekleniyorlarsa, büyük gazeteleri, türlü rezil dergileri, zengin propaganda araçlarına sahipler. Nice nice ilerici (!) dernekler kurmuşlar, sımsıkı örgütlenmişler, her alana kök ve budak salmışlar, başköşelere çöreklenmişler, halkın ensesinde boza pişiriyor, veryansın aleyhte çalışıyor, ortalığı yakıp yıkıyorlar. Din, iman, Kur’an, hukuk, tarih, töre, ırz, namus, helal ve haklıya karşı yayın yapıp duruyorlar, her güzelliğin karşısında, her muzır işin peşinde ve yanındalar. Neredeyse milleti ifsat edecek, memleketi batıracaklar.
Tabii bunlara mukabil Hak ve hakikat için çalışan, şuurlu ve feragatli, vefakâr ve fedakâr, mücahit kişiler de çalışıyordu. Fakat özellikle kadınlar kesiminde bir suskunluk ve sessizlik vardı.
Onlar erkekli, kadınlı harıl harıl faaliyette iken neredeydi bizim asaletli, görgülü, saygılı, sevgili, edepli, münevver, hanım kesimimizin gücü, kuvveti, sesi, etkisi, ağırlığı, karşı baskısı? Yoktu, çünkü bizimkiler organize olmamış, sosyal faaliyetlerden geri durmuşlardı; çoğunlukla evlerine kapanmış, yuvalarına, eşlerine, çocuklarına hizmette; etrafta dönen dolaplardan habersiz; olan bitene bir bakacak zamanları, tersliklere müdahale edecek halleri yok... durumdaydılar.
İş böyle giderse fertler, aileler ve toplum bozulacak mahvolacaktı. Kadınlar da dini ve imanı için ahlâk ve irfan yolunda, en az erkekler kadar aktif olmalı, çalışıp çabalamalı, dernekler kurmalı, el ele vermeli, iş birliği yapmalı; eğitim ve öğretim, tebliğ ve irşat faaliyetlerine katılmalı; kadını, genç kız ve küçük çocukları ve aile yuvasını ufukta beliren her türlü maddî ve mânevî tehlikeye karşı savunmaya, hazırlamaya geçmeli idi.
Çok şükür, şimdi bu dilek ve temennilerin gerçekleşmeye başladığını görüyoruz. İşte artık hanımlarımız, bacılarımız ve kızlarımız da güzel çalışmalar yapıyorlar! Gazetelerimize, dergilerimize kadar intikal eden o büyük çaplı, coşkulu toplantılar, konferanslar, kermesler, kurslar, tebliğler, ilanlar, yazılar... bütün bunlar hanımlar sahasında yepyeni bir dirilişin tezahürleri elhamdülillah!
Sizler de boş durmayın, muhitinizde bu türden hayırlı ve faydalı faaliyetleri, dernekleri mutlaka siz de kurun, mevcut varsa katılın, destekleyin, sakın ihmal etmeyin!
Malınız ve canınızla, her türlü imkân ve müktesebatınız ile Allah’ın rızasını kazanmak, sevdiklerinizle birlikte cennete girmek için gayret gösterin sevgili okuyucularım!
*