Bir davet sebebiyle Antalya ve çevresinde birkaç gün seyahatim oldu. Tabiat güzelliklerine, tarihî zenginliklere, havasının letafetine, meyve ve sebzelerinin tazelik ve lezzetine hayran kaldım. Allah’a hamdolsun, ne güzel bir yurdumuz var. Bize buraları miras bırakan mücahid ve mübarek ecdadımıza saygı, sevgi ve minnet hisleriyle doldum; nur içinde yatsınlar, Rabbimiz makam ve mekânlarını cennet bahçeleri eylesin!
Bu seyahat sonunda, turizm politikamızı mutlaka ciddiyetle gözden geçirmeli, neler kazanıp, neler kaybettiklerimizi çok iyi hesaplamalıyız diye düşündüm. Vicdan sahibi hiçbir müslüman, turistik bölgelerdeki yaşam tarzından ve aleyhimize gelişen hazin durumdan memnun olamaz. Turistler ülkemizin en güzel yerlerini planlı bir şekilde istila etmişler. Sahillerin en şahâne kesimleri dalavereli yollarla halkımızın istifadesinden koparılıp turistlere sunulmuş, satılmış, kiralanmış; etrafı kat kat tel örgü çevrili kamp yerlerine bizler için “keep out” levhaları asılmış; tarihî eserler, bekçilere rağmen gece gündüz yağmalanmakta. Bu kurnaz istilacılar karavan veya araçlarıyla gelip imkânlarımızı korkunç derecede sömürüp hiçbir menfaat bırakmadan gitme eğiliminde.
Ayrıca bölge halkının kültüründe korkunç tahribat var. Kendi giyim, kuşam, örf, âdet, din, iman, ahlâk ve faziletlerini bırakıp yabancılaşıyorlar. Ülkemiz yavaş yavaş bizim elimizden çıkıyor, Meryem ana, Noel baba, Aya İrini vs. festivalleri ile Hıristiyanlığa; çıplaklık, içki, kumar, fuhuş yoluyla dejenerasyona çekilmek isteniyor, zenginlikleri hoyratça tahrip ediliyor.
Süratle ülkemizin âli menfaatlerini, ecdadımızın asil mirasını rüşvet ve dalaverelere kapılmadan ciddiyetle koruyacak dürüst, namuslu, dindar, fedakâr, cefakâr, asil bir cephe teşkil etmek gerekli; halkımızı gizli oyunlara, gelecek tehlikelere karşı uyarmak; dinimizi, imanımızı, kültürümüzü, mefahirimizi, maddî ve mânevî zenginliklerimizi, nesillerimizi, istikbalimizi kurtarmak için gece gündüz çalışmak zorundayız.
Bunun için seçimlerden, turizme kadar yapılacak bir yığın işimiz olduğu gün gibi ortada. Ama temelde, güçlü ve dinamik; bilgili ve uyanık bir “İslâmî basın” olmalı ki olanlardan halkımız ve ilgililer anında haberdar edilebilsin ve suçlular devamlı takip ve teşhir olunsun.
*