30 Şaban 1442 | 12 Nisan 2021
 
A257D1D7-A390-443A-A8A7-3ED77B0D1AAE
Üye Girişi | Üye Ol
  • ANA SAYFA
  • KUR'AN-I KERİM
    • Okuyun
    • Dinleyin
    • Bilgilenin
  • SON PEYGAMBER
  • TASAVVUF
    • Tasavvufa Dair
    • Yolumuzun Esasları
    • Hatm-i Hacegan
    • Evrad-ı Şerif
  • M. ZAHİD KOTKU (RH. A.)
    • Hayatı
    • Fotoğrafları
    • Kitapları
    • Sohbetleri
  • M. ES'AD COŞAN (RH. A.)
    • Hayatı
    • İslam Anlayışı
    • Tasavvuf Anlayışı
    • Hizmet Anlayışı
    • Kitapları
    • Başmakaleleri
    • Sohbetleri
    • Fotoğrafları
    • Anma Programları
  • M. NUREDDİN COŞAN
  • SIK SORULAN SORULAR

  • Makaleler
    • İslam Dergisi Başmakaleleri
    • Kadın ve Aile Dergisi Başmakaleleri
    • İlim Sanat Dergisi Başmakaleleri
    • Panzehir Dergisi Başmakaleleri
    • İdeal Yol
Makaleler > İslam Dergisi Başmakaleleri

Bu Senenin Şevval Hilali ve Ramazan Bayramının Zamanı Üzerine



Temmuz 1986

Peygamber Efendimizin (sas.):

“Ramazan hilalini görünce oruca başlayın; Şevval hilalini görünce de orucu bırakın (yani bayram edin); eğer hava bulutlu olur da hilali göremezseniz, içinde bulunduğunuz ayı otuz güne tamamlayıverirsiniz.” tarzındaki tavsiyesi sebebiyle, asırlar boyu Ramazan ayının başlaması ve bitmesi, yeni hilali görmekle tespit olunagelmiştir.

Bu konuda önce şu iyice bilinmelidir ki bir eski hilal, bir de yeni hilal vardır. Eski hilal, ayın son günlerdeki şeklidir; yani dolunaydan son dördüne (yarım-aya) doğru küçülmeye başlayan, ayın, son hafta günden güne daha da incelerek vardığı durumdur. Bu, sabahları güneş doğmadan önce (ve biraz da sonra) görülebilir. Bu günlerde ay her sabah doğuya doğru açı olarak 12º kadar kaymış bulunur; böylece güneşin ufuktan doğma yerine ve zamanına günden güne yaklaşır, nihayet fiilen yok olur. Ayın bu sıralarda, gündüzün veya gecenin bir saatinde, dünya ve güneşle bir hizaya gelmesi hadisesi vukû bulur ki buna “kavuşum: içtima hali” derler. İçtimadan sonra güneş gökyüzünde, aydan öne geçer. (Halbuki içtimadan önce ay güneşten önde idi). Ay her gün yine 12º kadar geri kalmaya devam eder ve tabiî artık gökyüzünde güneş batmasından sonra, yani akşamleyin görünmeye başlar. İşte bu devrede ilk görünen ince aya yeni hilal denilir. Eski hilal ile yeni görünen hilal arasında büyük bir zaman aralığı bulunur (en aşağısı bir buçuk gün).

İçtima zamanını tespitte kesinlik vardır, dakika ve saniyesine varıncaya kadar ince bir şekilde bilinebilir. Nitekim güneş tutulması hadiseleri de gözle görülebilen “özel içtima” durumlarıdır ki herkes zamanını önceden bilip gözleyebiliyor.

Buna mukabil, yeni hilalin görünme yeri ve zamanı konusunda ise kesinlik yoktur; beynelmilel ciddi astronomi uzmanları, bu konuda bazı belirsizlikler olduğunu, yani görünmenin ihtimal halinde kaldığı bölgeler bulunduğunu belirtiyorlar. Ayrıca eski ve yeni tarihlerde, dış ülkelerde ve yurdumuzda hesap yanılmalarının vukû bulduğu da bir gerçektir. Bu bakımdan rü’yet-i hilâl esastır ve müneccim, muvakkit ve hesap uzmanının hesabına uymak fıkıh kitaplarımızda muteber sayılmamıştır.

Buna rağmen ülkemizde bu tespit işi Cumhuriyet devresinde çıkarılan bir kanun ile Rasathane’ye bırakılmış, o da hesap ile bu işi tespit edegelmiş; artık Osmanlı devresinde âdet olduğu gibi bir rü’yet-i hilâl çalışması yapmaya halk için lüzum ve imkân kalmamıştır.

Son zamanlarda ise dış ülkelerde çalışma, diğer müslüman halklarla birlikte yaşama, geniş seyahat imkânları ve gelişen mükemmel haberleşme vasıtaları dolayısıyla müslümanlar farklı zamanlarda oruca başlayıp farklı zamanlarda bayram ettiklerinin hayretle farkına varmışlar ve bundan şiddetle huzursuz olmaya da başlamışlardır.

Artık her sene, Ramazan başlangıcı ve bitiminde büyük münakaşalar ve tatsız olaylar çıkmakta; kimi oruca devam ederken, kimi özel olarak bayram yapmakta veya birkaç arkadaş birleşip özel yerlerde bayram namazları kılmakta; oruç tutanları da “Bayram günü oruç tutmak haramdır, günaha giriyorsun.” diye oruç bozmaya zorlamakta, idare de böyle hareket edenleri cezalandırmaya çalışmaktadır. Fakat bilhassa Avrupa ülkelerinde çalışan takva ehli ve mücahid kardeşlerimiz serbest olduklarından, fiilen, hesabı esas alan ülkemize değil de rü’yeti esas alan ülkelerin ilan ve açıklamalarına tâbi olmaktadır.

Biz İslâm Mecmuası olarak bütün dünya müslümanlarının birlik ve beraberlik içinde aynı günde oruç tutup bayram yapmasını candan temennî ediyor ve bunu böylece arzu edenleri takdir ve şükranla karşılıyoruz. Ama bu iş nasıl hallolacak, hangi tarafa uyulacak? İş günden güne çetrefilleştiği ve müslümanlar arasında yeni ve ayrı bir ihtilaf meselesi olma istidadı gösterdiği için meselenin üstüne eğildik, ilmî araştırma ve gözlemlere giriştik; karşı görüşlü tarafların fikirlerini, tezlerini ve delillerini inceledik; dünyanın çeşitli ülkelerindeki değerli ilim ve din otoriteleriyle ilişki kurduk, görüşlerimizi sunduk, kanaatlerini aldık, ciddiyet ve bîtaraflıkla çalışmalarımızı sürdürdük.

Bu inceleme ve çalışmaların sonucu olarak Dr. Mahmut Kaleli, İlim ve Sanat dergisinin Temmuz-Ağustos 1985 tarihli ikinci sayısında geniş yankılar uyandıran bir makale yayımladı. Konunun Türkiye’deki en salahiyetli mütehassıslarından olan matematik ve astronomi profesörü Dr. Ali Nihat Eskioğlu da aynı derginin yedinci sayısında ikinci bir makale yazdı; yeni bir makalesi de sekizinci sayıda çıkmış olacak. Temennimiz müslümanların, sözü ayağa düşürmeden, kavga ve kırgınlıklara yol açmadan, şu veya bu şekilde günaha girmeden, ibadetleri eksiksiz ve kusursuz yapmayı başarmaları, sağduyu ile hareket etmeleri, ifrata gitmemeleridir.

Bu Ramazan bayramının zamanı hakkındaki çalışma ve gözlemlerimiz ile vardığımız sonuçlar ise şöyledir:

1. Mecmuamız, bu bayram hilalini gözlemek için yurt içi ve yurt dışında 40 kadar yere mektup yazarak merkezimizle sıkı bir haberleşme içinde olmasını istedi. Böylece hem Ramazan’ın gittikçe küçülmekte olan eski hilali, hem de Şevval’in yeni hilali dikkatle izlendi. Türkiye’de hilalin ilk günde zor görüleceği iddia ve kanaati yaygın olduğundan gözlemler Suudi Arabistan’da da gruplar halinde yapıldı.

2. Ramazan’ın günden güne küçülen-incelen hilali 6 Haziran Cuma sabahı dâhil, hem Türkiye’de hem de Suudi Arabistan’da net olarak müşahede olundu. Hilal bir hayli de yüksekte idi.

3. Suudi Arabistan ilgilileri 6 Haziran Cuma akşamı hilalin görüldüğünü iddia ederek, 7 Haziran Cumartesi günü bayram yaptılar, onlara komşu Körfez ülkeleri de tâbi oldu. Bizler ise Türkiye ve Suudi Arabistan’da o gün akşamı yeni hilali asla göremedik.

4. Bizler Türkiye’de ve Suudi Arabistan’da (Arafat Cebel-i Rahme’de ve Taif dağlarında) onlara göre ikinci gün olan 7 Haziran Cumartesi akşamı da yeni hilali gözlemeye kalabalık bir grup halinde çıktık; aramızda mühendisler, profesörler, din bilginleri vardı; hava açık ve berrak olduğu ve yıldızlar görüldüğü halde hilal yine yoktu. Halbuki eğer Cuma gününden ay görülmüş olsaydı, Cumartesi günü daha yüksekte ve daha kalın olup, ufukta çok daha uzun kalacağından mutlaka görülürdü.

5. Aslında yeni hilalin Cuma gecesi görülmesi hem gözle müşahedeye hem de hesaba göre imkânsızdır. Çünkü Cuma sabahı herkesçe görülen Ramazan’ın eski hilali yok olup, sonra ay kavuşum haline gelip, onu geçtikten sonra tekrar Şevval’in yeni hilalinin teşekkülü o akşama kadar asla vâki olamaz. Zira aydan çok sonra doğan güneşin, ayı geçip ondan önce batması gerekir ki bu ayın ve güneşin mâlum seyir hızlarına aykırı düşer; güneşin birdenbire seyir hızını iki üç misline çıkarması gibi olmayacak bir şeyi gerektirir. Demek ki Cuma akşamı ayı gördük diyenler (ki ay, aslında o sırada güneşten çok önce batmış bulunuyordu), Ramazan’ın eski hilalini sabah görmüş kimseler olabilir! Eski hilal ile yeni hilali ayırt edememek ise bir zamanlar astronomide dünyada en ileri olan müslümanların şimdi ne kadar geri kaldıklarını gösteren çok acı bir cahillik tablosudur.

6. İlmî hesaplara göre ise; yanlışlık ihtimali olmayan ve rasat aletleriyle de gözlenerek, doğruluğu teyit edilen ayın kavuşum hadisesi GMT ile 14.02’de, yani bizim ve Suudi Arabistan’ın mahallî saati ile cumartesi ikindi vakti olan 17.02’dir. Daha kavuşum haline bile gelmeyen ayı Cuma günü akşamı yeni hilal halinde görmek akla, ilme, mantığa ve müşahedeye göre imkânsız ve muhaldir. Demek oluyor ki o ülkelerin ilgili makamları bu hakikati bilmiyorlar ki ayı gördük diyen şahitlerin şehadetlerini, ilmin ve gözlemin aksi şehadetine rağmen kabul edebiliyorlar.

7. Şevval’in yeni hilali hem Türkiye’de (mesela, Gemlik’te) hem de Suudi Arabistan’da; gerçekte ancak 8 Haziran Pazar günü akşamı müşahede olundu ki buna göre hakikî bayram günü Pazartesi sabahı olmaktadır. Bu duruma göre Cumartesi veya Pazar günü orucu terk edip bayram yapan kardeşlerimizin (Türkiye, Orta Doğu ve Avrupa’da olanlar) tutmadıkları o günlerin oruçlarını kaza etmelerini sevgi ve saygıyla hatırlatırız.

8. Bizler gerçek gözlem ve kanaatlerimizi, vakit geçirmeden Ankara, İstanbul, Münih gibi merkezlere bildirerek ihtar ve ikaz vazifemizi yaptık; fakat pek çok kardeşimizin orucu bozmakta acele ettiğini sonradan üzülerek öğrendik.

Bunca ders ve acı tecrübeden sonra, müslümanların yeni hilal mevzuunda bilgilerini derinleştireceğini umar ve tavsiye ederiz. Kardeşlerimizin önemli ibadetlerini ve bayramlarını hissî davranışlara, sempati ve antipatilere dayandırmaması, hakikati iyi görmesi, haklıyı haksızdan iyi ayırması, gayr-i ilmî davranışlara katılmaması gerekiyor.

Geliniz senenin öbür aylarını da dikkatle takip ederek, bir dahaki bayramlara kadar bu konuda bilgi ve tecrübe sahibi olmaya çalışalım ve sonunda hak ve hakikatte birlik ve beraberliğe erişelim.

*


iskenderpasa.com Hukuki Şartlar | İletişim Yardım | Site Haritası
Copyright 2014 Avustralya MEC Topluluğu All Rights Reserved. Sık Kullanılanlara Ekle | Tavsiye Et