A. Dua Bizzat İbadettir
Duanın, İslâm dîninde yeri ve yüksek değeri vardır. Hadîs-i şerîflerde açıklandığı gibi duanın bizzat kendisi bir ibadettir. Çünkü Kur’an’da Allah celle celâlüh tarafından emrolunmuştur. Hatta ibadetin hası, özü ve iliğidir. Dua dînin direği, rahmet-i ilâhiyenin anahtarı, göklerin ve yerin nûrudur. Hiçbir şey Allah nezdinde duadan daha makbul ve değerli değildir. Allah celle celâlüh kendisine dua edeni sever, etmeyene gazap eyler. O halde her vesile ile dua etmeli, küçük-büyük her şeyi Allah’tan dilemeliyiz.
B. Dua Geçerli, Tesirli ve Faydalıdır
Dua sadece psikolojik bir rahatlama ve tatmin değildir. Bilakis fiilî ve maddî tesirleri her zaman görülen, faydalı, geçerli bir şeydir. Duanın başa gelen derdi, belayı kaldırmaya, gelecek olanı da önlemeye imkân ve selahiyeti vardır. O, Allah’ın saf saf dizili mânevî ordularından bir ordusu olup sevk edildiği yerde iş görür, bitirir. Dua mü’minin tesirli bir silahıdır. Dua, kazâ-yı mübremi, yani kesinlik kazanmış ilâhî bir takdir ve hükmü durdurur ve değiştirir.
Kul dua edince muhakkak bir şeyler kazanır, onun duası karşılıksız bırakılmaz. Ya dilediği şey kendisine bahşolur ya bir günahı bağışlanır ya da sevabı âhirette verilmek üzere muhafaza olunur.
C. Duanın Kabulü Şartları
Allahu Teâlâ Kur’ân-ı Kerîmi’nde, “Bana dua edin, ben size icabet ederim (duanıza karşılık veririm).”* diye vaat buyurmuştur. O’nun vaadi haktır. Hz. Peygamber Efendimiz de hadîs-i şerîflerinde duanın kabulü için bazı şartlar olduğunu açıklamıştır. Bunlardan tespit edebildiklerimizi şöylece sıralayabiliriz:
1. Yenilen lokma ve giyilen libasın helal olup haramdan olmaması.
2. Duanın laubali, gafil bir şekilde değil, candan yapılması kabul olacağına kâni bulunulması.
3. İstenen şey için acele ve telaş gösterilmeyip “bir hikmete mebnidir” deyip “kabul edilmedi” diye suizanna düşülmemesi.
4. Kulun, bolluk ve rahatlık zamanında da dua ehli olması, sadece dara gelip başı sıkışınca duaya kalkışanlardan olmaması.
5. Her mü’mine farz olan “emr-i mâruf ve nehy-i münker” vazifesini ihmal edip suçlu ve sözüne itibar olunmaz kul durumuna düşülmemesi.
6. Duanın başında sonunda Resûlullâh Efendimiz’e mutlaka salât u selam getirilmesi.
7. Şeriatin, bir iş için emrettiği ön tedbirleri ihmal edip o yüzden iş kötüleşince duaya kalkışanlardan olunmaması.
D. Duanın Makbul Zamanları
Duanın, başka zamanlara nispeten daha uygun ve daha şerefli bazı zamanları olduğu hadîs-i şerîflerle bildirilmiştir. Mesela sene içinde en makbul devre Ramazan ayıdır. Ayrıca bayramların arefe günleri, cuma günü ve gecesi, çarşambaları, öğle ile ikindi arası, her günün zeval vakti (öğlenin ilk anları), ikindinin akşam namazına yakın saatleri, gece yarısı sonrası ve bilhassa seher vakti (ki sahur zamanıdır, imsakta biter) vs. duaların müstecâb zamanlarıdır.
Bunlardan ayrı olarak ezanla ikamet arasında, namaz içinde saf bağlandığında, beş vakit namazların akabinde, oruçluya iftar zamanında, kulun mânevî tesirlerle duygulanıp gözlerinin yaşardığı rahmet zamanlarında, harpte düşmanla karşı karşıya gelindiği esnada... Duaların kabul olacağı vaadedilmiş olduğundan bu fırsatlar kaçırılmamalı, iyi değerlendirilmelidir.
E. Duası Makbul Kimseler
Bazı kimselerin dualarının reddedilmediği, hemen kabul olunduğu da bildirilmiştir. Bunların başlıcaları şunlardır:
1. Ana ve babalar (Onların evlatlarına ettikleri dualar tesirlidir.),
2. Bey’at ve itaat edilen hocaefendiler ve adaletli idareciler (ûlu’l-emri minkum),
3. Ziyaretine gidilen hastalar,
4. Dertli müslümanlar, garipler ve yolcular,
5. Hac ve umreye gidenler (evlerine girinceye kadar),
6. Gazaya çıkan mücahitler (yine evlerine dönünceye kadar),
7. Mazlumlar (kâfir bile olsa, her zulme uğrayan kimse),
8. Allah’ı çok zikredenler,
9. Müslüman kardeşi için gıyabında dua edenler (ki bunlardan duası en çabuk kabul olunanlar sonuncularıdır).
O halde kendimiz bu durumlarda olmaya, ayrıca bu sıfatlardaki kimselerle karşılaşırsak onların dualarını almaya (bedduaları ve inkisarlarından da şiddetle sakınmaya) dikkat ve itina göstermeliyiz.
F. Duanın Yapılış Şekli
Duanın yapılışında da bazı tavsiyeler ve incelikler kaydedilmiştir. Şöyle ki:
1. Duaya besmeleyle başlamalı, Allah’a hamd u sena, tesbih u tâzim ile devam edilip sonra dilek istenmeli,
2. Duanın gizlisi makbuldür. İçten veya hafif sesle yapılmalı, bağırıp çağırmamalı,
3. Bir ara, başta ve sonda Resûlullah Efendimiz’e salât u selâm da getirilmeli,
4. Mümkünse kıbleye dönülmeli,
5. Eller takriben omuz hizasında tutulup yaklaştırılmalı, bir yere veya dize dayanılmamalı,
6. Avuç içleri semaya dönük olmalı,
7. Gözler semaya dikilmemeli,
8. Bazı cümleler gerekirse üç defa tekrar edilmeli,
9. Dua bitince eller yüze meshedilmeli,
10. Kişi kendisine de âmin demelidir.
Peygamber Efendimiz’e salât ü selâm getirmek şüphesiz ki en kârlı dualardandır. Çünkü ona bir salât ü selâm getirene Allah on salât ve rahmet ihsan eder, on hatasını bağışlar, onu on derece yükseltir. Yüz salât ü selâm getirenin Allah yüz hâcetini reva eyler, 70’i âhirete, 30’u dünyaya ait.
*