30 Şaban 1442 | 12 Nisan 2021
 
89CADE1A-BFD6-47AF-AA5E-7FAB6EDCDDBC
Üye Girişi | Üye Ol
  • ANA SAYFA
  • KUR'AN-I KERİM
    • Okuyun
    • Dinleyin
    • Bilgilenin
  • SON PEYGAMBER
  • TASAVVUF
    • Tasavvufa Dair
    • Yolumuzun Esasları
    • Hatm-i Hacegan
    • Evrad-ı Şerif
  • M. ZAHİD KOTKU (RH. A.)
    • Hayatı
    • Fotoğrafları
    • Kitapları
    • Sohbetleri
  • M. ES'AD COŞAN (RH. A.)
    • Hayatı
    • İslam Anlayışı
    • Tasavvuf Anlayışı
    • Hizmet Anlayışı
    • Kitapları
    • Başmakaleleri
    • Sohbetleri
    • Fotoğrafları
    • Anma Programları
  • M. NUREDDİN COŞAN
  • SIK SORULAN SORULAR

  • Soru-Cevap
    • Sık Sorulan Sorular
Soru-Cevap > Sık Sorulan Sorular

SPORLA İLGİLİ KONULAR



 

SORU: Bazı kimseler spor yapıp top ile oynamak caiz değildir, diyorlar. Çünkü Hz. Hüseyin (ra.) şehid olduktan sonra başı kesilip top gibi onunla oynanmıştır. Bu hususta İslâm'ın görüşü nedir?
CEVAP: İslâm dini. oyunların bir kısmını helâl, bir kısmını haram kılmıştır. Şayet bir oyunun özel ve genel zararı varsa haramdır. Yoksa faydalı veya zararsız ise helâldir. Hatta Peygamber (sa.) elli yaşının üstünde olduğu halde Hz. Aişe (ra.) ile koşmak hususunda yarışta bulunmuş ve Hz. Aişe'yi geride bırakmıştır. Hem de güreşte ün salan Rükâne ile güreş tutup üç defa onu yıkmıştır (Ebu Davud). Hz. Hüseyin'in başıyla top gibi oynandığına dair hiçbir şeye rastlanmamıştır. Faraza baş kesildikten sonra sağa veya sola atılmış ise top ile oynamanın haram olmasına sebep olmaz. Çünkü top oynamakla hiçbir münâsebeti yoktur. Ancak top oynamak namazın terkine vesile olursa veya İslâm'a muhalif başka bir hareket olursa o cihetten haram olur. Yoksa haddi zatında haram değildir.
 
SORU: At, deve, bisiklet ve motor gibi vasıtalarla yarışmak caiz midir?
CEVAP: At, deve, bisiklet ve motor gibi vasıtalarla yarışmak sünnettir. Zira bunlar, cihadın vesileleridir. Hatta Şafiî ulemasından İmâm Zerkeşi "Bu gibi vasıtalarla yarış yapmak ve yarış tertip ettirmenin vacib olması gerekir" diyor. Enes'den rivayet edilmiştir: Peygamber (sa.)'in "Adbâ" isminde bir devesi vardı, yarışı dâima kazanırdı. Bir gün bir bedevi devesine binerek geldi ve Adbâ'yı geçti. Olay müslümanların zoruna gitti. Bunun üzerine Peygamber (sa.) buyurdu ki: “Cenâb-ı Hak bu dünyada her şeyi yükseltti mi mutlaka bir gün gelir onu aşağıya alacaktır." Vatandaşları güçlü ve iyi yetiştirmek maksadıyla devlet ve cemiyetlerin yarışta kazananları ödüllendirmesi caiz olduğu gibi vatandaşların da onları ödüllendirmesi caizdir. Hatta yarışa katılanların birisi ötekisine; beni yenersen sana şu kadar para vereceğim, ben seni yenersem bir şey istemem şeklinde şart koşarsa yine caizdir. Fakat yarışa katılanlar "yarışta yenilen yine şu kadar para verecek" diye bir şart koşarlarsa haramdır. Aynı zamanda kumar sayılır. Hanefî fukahâsından Şemsül-Eimme el-Hilvâni şöyle diyor Talabelerden birisi arkadaşına "İlmi meselelerde münâzcre edelim sen beni yenersen şu kadar para vereceğim, ben seni yenersem bir şey istemiyorum," dese caizdir, alınan para helâldir. Devletin tertip ettirdiği ilmî münazaralarda kazananlar için tahsis ettiği ikramiye meşrudur.
 
SORU: Bugün dünyanın her yerinde güreş ve boks müsabakaları tertip ediliyor. Bunların İslâm'da yeri var mıdır?
CEVAP: Aslında dinimizce güreş yapmak ve müsabakasını tertip etmekte beis yoktur. Çünkü câhiliyette yapılıp tertip edildiği halde İslâm dini aleyhine bir hüküm getirmemiştir. Hatta Peygamber (sa.) başkasıyla güreş tutmuştur. "Cehennem" işini tedvir eden meleklerin sayısının ondokuz olduğunu beyân eden Müddessir süresindeki 26-30. âyetler nazil olunca Ebû el-Eşedd Kelde ismindeki kâfir, nazil olan âyet-i kerîmelerle alay etmeye başladı ve şöyle dedi Muhammed sizi korkuttuğu Rabbinin askerlerinin ondokuz olduğunu söylüyor. Halbuki siz büyük bir topluluksıızıın. Sonra böbürlenerek, "ondokuz askerden ikisine kâfi gelirseniz ben de onyedi kişiye kâfi gelirim" dedi. Bu adam öyle güçlü idi ki, bir sığır derisi üzerine durur ve on güçlü adam deriyi" ayaklan altından çekip çıkartmak istemelerine rağmen, çeke çeke deri parçalandığı halde ayakları olduğu yerde kalırdı. Bir gün bu adam Peygamber (sa.)'e meydan okuyup güreş tutalım sırtımı yere getirirsen sana imân ederim dedi. Peygamber (sa.) de kabul etti ve güreşe başladılar birkaç defa Peygamber (sa.) onu yıktığı halde inadına imân etmedi. Yine Rükâne bin Abd Yezid, Kureyş kabilesinin en kuvvetli-siydi. Mekke'nin bir vadisinde Peygambere rastgeldi, henüz müslüman olmamıştı. Peygamber (sa.) “Ey Rükâne! Allah'tan korkmuyor musun, seni davet ettiğim şeyi kabul et” dedi. Rükâne, davet ettiğin şeyin hak olduğunu bilseydim sana tâbi olurdum. Bunun üzerine Peygamber (sa.) “Seninle güreş tutup ve seni yensem dediğim şeyin hak olduğunu kabul edecek misin?” dedi. Rükâne "evet" dedi. Peygamber (sa.) "kalk güreş tutalım" dedi ve güreş tuttular. Peygamber (sa.) onu yendi. Bununla beraber müslüman olmadı. Ancak Mekke fethinden sonra müslüman oldu. Bu iki hâdiseden anlaşılıyor ki güreş müsabakasında beis yoktur. Yalnız bugün yapılan boks müsabakası barbarca ve vahşice icra edildiği için İslâm'ın ruhuna ters düşer.
 
SORU: Bugün her yerde çeşitli spor faaliyetleri vardır ve büyük rağbet görmektedir, bunların biri de bokstur. Dinen boks oynamak caiz midir?
CEVAP: Malûm olduğu üzere boks oyunu top oynamak, koşmak ve güreş tutmak gibi değildir. Boksta vuruşmak ve rakibe eziyet etmek kasdı vardır. İslâm dininde horoz, teke, koç ve boğaları dövüştürmek, onların eziyet görmesine yol açmak haram olduğuna göre, iki insanı karşı karşıya getirerek, eziyet çekmeleri üzerine kurulu bir müsabaka tertip etmek daha da haramdır. Din namına caiz demek mümkün değildir. Bu batıdan gelen câhiliyet adetlerinden biridir. Onu oynamak haram olduğu gibi seyretmek de haramdır.
 
SORU: Atışta paralı veya parasız müsabaka yapmak caiz midir?
CEVAP: İslâm dini hakkı savunup zulmü kaldırmak için kuvvete büyük bir itinâ gösterip müslümanlann zamanın silahlarıyla silahlanmalarını emrediyor. Cenabı Hak buyuruyor: "Düşmanlara karşı kuvvet ve (cihat için) bağlanıp beslenen atlar, hazırlayın". Peygamber (sa.) de şöyle buyuruyor: "Dikkat kuvvet atıştır, dikkat kuvvet atıştır." Bunun için fıkıh kitaplarının mühim bölümlerinden biri "Kitâb al-Sabk va'l-Ramy" Müsabaka ve atış bölümüdür. Bu bölümde at ve deve gibi bineklerle yarışmasıyla, ok atışı üzerine ihtimamla duruyor. Yarış ile atışın sünnet veya vâcib olduğunu beyân ederek müsabakada kazanan kimselere ikramiye verilmesi için teşvik ediyor. Ve bugün askerlikte yapılan silâh ve atış eğitimi islâm'ın emridir. İslâm'ın emrine imtisâlen bu eğitime katılan kimsenin büyük mükâfatı vardır. Said, sünende Hâlid bin Zeyd'in şöyle dediğini rivayet ediyor: “Ben ok atıcısıyım Akbe bin Amir al-Sehnî bana uğrar, derdi ki Ey Hâlid birlikte çıkıp ok atalım, bir gün geciktim. Bunun üzerine bana Gel Peygamber (sa.)'den duyduğum bir hadisi sana anlatacağım. Peygamber (sa.) şöyle buyurdu: “Cenâb-ı Allah bir tek okla üç kişiyi Cennete kor Hayır maksadıyla onu yapan, onu atan ve onu hazırlayıp veren Atınız ve bininiz. Atmanız binmenizden daha fazla hoşuma gider. Ancak şu şeyler gerçek eğlence sayılır: Adamın atını alıştırması, zevcesiyle oynaşması ve ok atmasıdır”. Peygamber (sa.)'in zamanında at. Deve, fil ve ok vardı. O zamanda bunlarla müsabaka yapılıyordu. Bugün tüfek, top, roket, füze ve çeşitli hava, kara ve deniz vasıtaları ve silâhlan vardır. Bunlarla yarış ve müsabaka yapılmalıdır. Bunları iyi kullanmak ve eğilimini görmek lazımdır.



iskenderpasa.com Hukuki Şartlar | İletişim Yardım | Site Haritası
Copyright 2014 Avustralya MEC Topluluğu All Rights Reserved. Sık Kullanılanlara Ekle | Tavsiye Et