Şu Avrupalılar, Amerikalılar, Batılılar, hıristiyanlar son zamanlarda iyice kendi iç yüzlerini ortaya koymaya başladılar.
Bir zamanlar içimizdeki bazı saf ve bön Batı hayranları ne kadar inanıp güveniyordu Batılıların insancıllığına, medeniliğine! Güya Fransa insan haklarının beşiği idi; Fransız inkılabı çok muazzam bir değişme ve gelişme idi, tarihin çok mühim bir olayı idi... filan!
Meğer hepsi yalan ve palavraymış. Her şey menfaat ve çıkar hesaplarına ayarlı imiş. Menfaat oldu mu her zulüm meşru, her haksızlık, hırsızlık caiz. Bebekler, kadınlar, çocuklar hunharca öldürülüyor; çeşme başında su beklerken, kabristanda ölü gömerken topa tutuluyor; ses yok, hatta gizli destek var, sinsi sinsi sevinmek var!
Her şeyi Bosna’da, Çeçenistan’da, Keşmir’de, Cezayir’de iyice anladık; gözümüz açıldı, acı gerçekler ortaya döküldü.
İslâm mı daha çok kadın haklarını koruyor, Batı mı? Kadın cinsini modern medeniyet mi koruyor, İslâm mı?
İslâm savaşta kadın öldürmüyor. Ama Batılılar tarih boyu savaşlarda ne yaptılar? Hiçbirisinin şöyle başını kaldırıp da bu “Batılılar ne yaptı?” sorusuna cevap verecek halleri, yüzleri yoktur.
Batı’dan bu beldelere gelmişlerdir; Fransa’dan Almanya’dan, Belçika’dan, Hollanda’dan, İspanya’dan, İtalya’dan, İngiltere’den haçlı orduları ile Macar ovalarında yahudileri yaka yaka, öldüre öldüre gelmişlerdir. Bizans’a gelmişlerdir, kendi dindaşlarının ülkesidir, ama soyup geçmişlerdir. Ayasofya’nın hazinesini soyup tamtakır yapmışlardır. Hazinelerini, altın şamdanlarını, Meryem Ana heykellerini alıp götürmüşlerdir. Antakya’ya geldikleri zaman kadın, bebek, ihtiyar, çocuk demeden bütün müslüman ahaliyi kılıçtan geçirmiş, öldürmüş, katliam yapmışlardır. İnsan eti yemişlerdir. Kudüs’e geldikleri zaman tarihte emsali bulunmaz bir hunharlık ve canavarlıkla herkesi öldürmüşlerdir.
Ama müslümanlar tarih boyu herhangi bir yeri fethettiği zaman asla böyle yapmamıştır. İşkence, katliam yapmamıştır, ahaliye dokunmamıştır. Yedi asır Balkanlar’da, Kafkasya’da, şu topraklarda hâkim olmuşuzdur, ahaliye bir şey yapmamışızdır. Hıristiyan azınlıklar aynen kalmıştır. Yahudileri Endülüs’ten katliamdan kurtarmışızdır. Bu Allah’ın emri, biz böyle güzel ve insaflı muamele yapmışız. Onlar da kadın demeden, çocuk demeden, ihtiyar, masum demeden öldürmüşlerdir. Hâlâ da yirminci yüzyılda öldürüyorlar. Hepsi suçludur, tarihin karşısında, Allah divanında... Hiçbirinin bize insan hakları, demokrasi öğretmeye, ağzını açmaya hakkı yoktur.
Kendi milletlerine dahi mezhep farkı, kilise farkı diye olmadık işkenceleri yapmışlardır.
Peygamber Efendimiz’in savaşa giden mücahitlere nasihati şöyle: “Pîr-i fâniyi öldürmeyeceksin, çocuğu, bebeği öldürmeyeceksin! Kadını da öldürmeyeceksin!”
İslâm, “Harpte kadını öldürmeyeceksin!” diyor, onlar öldürmüşler.
İslâm, kadına mal mülk veriyor, onlar kadına mülkiyet hakkı vermemişlerdir.
İslâm, kadını özel, muhterem bir varlık olarak görüyor, onlar şeytanın aletidir diye hepsini kötülemiştir. Senin anan da karın da kızın da mı şeytanın aleti? Kötü kadın kötü, ama hepsi mi toptan böyle? Değil, ama kadını tamamen şeytanın aleti gibi görmüşlerdir.
Kadına miras hakkı vermemişlerdir. Yakın tarihlere kadar Batı’da kadının mirastan hakkı yoktu. Adam ölür, mallar erkek çocuklara kalırdı, kadının hali ne olursa olsun... Batı’da seçme-seçilme hakkı çok yakın zamanlarda verilmiştir. Batı’da kadınlar bu kadar ezilmiştir, İslâm’da kadınlar bu kadar kollanmıştır. Savaşa çağrılmaz, savaşta öldürülmez. Çünkü kadındır, muhteremdir; evlat yetiştiriyor, zahmet çekiyor.
Kadınlara acımayı, onları korumayı, kollamayı dinimiz emrediyor. Peygamber Efendimiz veda haccında: “Size kadınlara iyi muamele etmeyi vasiyet ederim. Kadınları size emanet ederim.” diye kadınlarla ilgili tavsiyelerde bulunmuştur.
Tarihte etmiyorlardı da Avrupalılar kadın haklarına, şimdi riayet ediyorlar mı bari? Hayır; çünkü kadını serbest bırakıp, onun fuhşiyata yönelmesine göz yummak da kadına zulümdür. Kadına, İslâm onu da yaptırtmaz. İslâm’da sen istediğin gibi, keyfince kötülük yapamazsın! İslâm’da kötülüğe serbestlik yoktur.
Batılıların yaldızlı sözlerine, reklam ve propagandalarına artık inanmıyoruz; inananlar da en sonunda işin farkına varmışlardır.
Elhamdülillah dinimiz çok güzel; elhamdülillah ecdadımız çok temiz, faziletli, merhametli, şerefli, asil kimseler; elhamdülillah her yönden yüzümüz ak, alnımız açık; elhamdülillah kültürümüz şahane, medeniyetimiz eşsiz, insaniyet derecemiz çok yüksek... Allah (celle celâlüh) sahip olduğumuz muazzam meziyet ve faziletlerin kadr ü kıymetini bilmeyi, dinimize sımsıkı sarılmayı, yine cümle cihana örnek ve önder olmayı nasip eylesin!..
Bayramınız mübarek olsun, sevgili okuyucular; Allah nice nice mutlu ve mübarek günlere afiyet ve saadetle vasıl olmayı sizlere ve cümle Ümmet-i Muhammed’e nasip ve müyesser kılsın... Gamları, kederleri sürura; sıkıntıları, üzüntüleri feraha, tebdil ve tahvil buyursun... Mücahit kardeşlerimizi mansur ve muzaffer etsin...
Âmîn, bi-hürmeti’smihi’l-a’zam ve nebiyyihi’l-ekrem sallâllâhu aleyhi ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ve sellem.
*