İnsanoğlu alet yapabilen, teşkilat kurabilen, kolektif yaşamayı ve çalışmayı beceren ileri ve zekî bir yaratıktır; dünyaya gönderildiği ilk devirlerden beri, kullandığı araç ve gereçleri daima geliştirmiş, ilerlemiş, yükselmiş, rahat ve konfora ermiştir. Böylece kaba güçten, kazmadan karasabana, traktöre, harman makinesine; çalı çırpı yakmaktan, ocaktan sobaya, kalorifere, klima cihazına; dikenden iğneden, dikiş nakış makinesine, konfeksiyon seri imalatına; mağara kovuğundan, raftan, tel dolaptan buzdolabına, dipfirize; yayalıktan süvariliğe, arabadan uçağa, füzeye... ulaşmıştır.
Medenî insan, maddî sahada olduğu kadar, içtimaî sahada da alet ve edevat kullanır, nizam ve teşkilat kurar, içtimaî hedeflerine ulaşmaya çabalar. Çevreye bakınca hemen görürsünüz ki herkes amacına ulaşmak için aracı, taraftar ve destekçi arayıp buluyor, işini yürütmek için kulis yapıyor, imza topluyor, bildiri beyanat yayınlıyor; dernek, kulüp, grup, parti... kurup çalışıyor. Günümüzde artık tek başına yaşamak ve iş başarmak imkânı kalmamış gibidir.
Hele hasmımız, rakibimiz veya refîkimiz olan dış ülkelerde, özellikle Batı’da ve Amerika’da sosyal teşkilatlanma çok gelişmiş, büyük önem kazanmıştır.
Çeşitli dinler, mezhepler, fikir ekolleri, moda akımları, etnik gruplar, eğlence veya menfaat klikleri... Mü’minler, kâfirler, ateistler, laikler, sosyalistler, feministler, komünistler, soroptimistler, sörler, rahibeler, misyonerler, papazlar, ajanlar... nice nice düzenler, dernekler kurmuşlar, birbirleriyle kenetlenmişler, gayelerini destekleyecek yan kuruluşlar, paravana müesseseler... tesis etmişlerdir, o kadar ki bazıları beynelmilel boyutlara ulaşmış, ahtapot gibi sayısız kollarıyla ülkemizi sarıp sıkıştırmaya bile başlamışlardır. Birçok organizasyonun asıl gayesini ve gizli planlarını anlamak çok zorlaşmıştır. O halde bize iki önemli görev düşmektedir:
Birincisi, her masum görünüşe aldanmamalı, bazı kuruluşların insanî gibi görünen dış yüzlerinin altında, ustaca saklanmış çirkin suratlar, milli bünyemize aykırı, menfaatlerimize ters menfur emeller saklı olabileceğini daima düşünmeli, dikkatli ve ihtiyatlı olmalıyız. Karşılaştığımız veya katıldığımız faaliyeti aslında kimlerin, ne maksatla yönettiklerini iyi inceleyip irdelemeli, öz benliğimize zararlı yollarda istismarcılara maşa ve alet olmamalıyız.
İkincisi, bize has, yararlı ve temiz, asil ve dürüst çalışmalar için en az karşımızdaki kötü niyetliler kadar kurnaz, çalışkan, disiplinli ve teşkilatlı olmalı, tesirli ve teknik çalışmalıyız.
Çatlak ve yabancı, küstah ve zararlı sesleri karşılamak ve bastırmak için imanlı ve irfanlı sesimizi, öz fikrimizi ve ülke genelindeki ağırlığımızı duyuracak, olumlu hayır hizmetleri ve kültür faaliyetleri yapacak dernekler, tesisler kurmalı, mevcutlara katılmalı ve desteklemeliyiz.
İslâm yuvasının kutsallığını koruyacak, aile fertlerinin eğitim ve öğretimini sağlayacak, hayır hizmetlerini yürütecek bilgili ve çalışkan kadrolara gerçekten büyük ihtiyaç vardır. O halde siz de derhal harekete geçiniz.
Hululiyle müşerref olduğumuz mübarek günler vesilesiyle, ibadet ve taatin sadece namaz ve oruç gibi bilinen amellerden ibaret olmadığını; İslâm’ı yaymanın ve inancı korumanın çok daha fazla sevap kazandıracağını; insanların en hayırlılarının, diğer insanlara en çok faydası dokunan kişiler olduğunu; sevgili Peygamberimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem): “Müslümanların meseleleriyle ilgilenmeyenler bizden değildir.”22 buyurduğunu hatırlatır; nice hayırlı, verimli ve feyizli Ramazanlara, kutlu ve mutlu bayramlara erişmemizi dilerim.
*