25 Recep 1442 | 9 Mart 2021
 
A257D1D7-A390-443A-A8A7-3ED77B0D1AAE
Üye Girişi | Üye Ol
  • ANA SAYFA
  • KUR'AN-I KERİM
    • Okuyun
    • Dinleyin
    • Bilgilenin
  • SON PEYGAMBER
  • TASAVVUF
    • Tasavvufa Dair
    • Yolumuzun Esasları
    • Hatm-i Hacegan
    • Evrad-ı Şerif
  • M. ZAHİD KOTKU (RH. A.)
    • Hayatı
    • Fotoğrafları
    • Kitapları
    • Sohbetleri
  • M. ES'AD COŞAN (RH. A.)
    • Hayatı
    • İslam Anlayışı
    • Tasavvuf Anlayışı
    • Hizmet Anlayışı
    • Kitapları
    • Başmakaleleri
    • Sohbetleri
    • Fotoğrafları
    • Anma Programları
  • M. NUREDDİN COŞAN
  • SIK SORULAN SORULAR

  • Makaleler
    • İslam Dergisi Başmakaleleri
    • Kadın ve Aile Dergisi Başmakaleleri
    • İlim Sanat Dergisi Başmakaleleri
    • Panzehir Dergisi Başmakaleleri
    • İdeal Yol
Makaleler > İlim Sanat Dergisi Başmakaleleri

Güç ve Kuvvetimizin Asıl Kaynağı



İlim ve Sanat, VIII, 46-47 (1998)

En büyük, en hakîm, en alîm, en azîz, en kavî, en metîn... Allahu Teâlâ celle celâlüh ve amme nevâlüh ve lâ ilâhe gayrüh hazretleridir. Onun için Allah’a bağlanan, Allah’ı seven, Allah’a itaat eden, Allah’a tevekkül eyleyen kazanır; kimse O’nun sırtını yere getiremez, O’nu yenemez, O’na galip gelemez. Tarih boyunca, nice zayıf, nahif, fakir, yoksul, mahrumiyetli, araçsız gereçsiz, sayıca az... ama iman yönünden son derece sağlam ve güçlü topluluklar, kendilerinden maddî imkânlar, sayı ve miktar bakımından kat kat üstün ve ileri düşmanları yenmiş, mahv u perişân eylemişlerdir. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm. Güç ve kuvvet ancak ve sadece aziz ve celil olan Allah’ındır, dilediğine verir, destekler, galip ve muzaffer eyler.

Asıl akıllılık, asıl tedbir, asıl hüner, asıl iş: Allah’la beraber olabilmek, O’nun rızasını kazanmaya çalışmak, O’nun buyruğu yönünde hareket etmeye, O’nun dinini desteklemeye, yaymaya, koruyup kollamaya, üstün getirmeye uğraşmaktır. Aksine davranmak ise büyük yanlışlık, büyük gaflet, büyük sapıklık, büyük küstahlık, dünyada, âhirette büyük hüsran ve büyük ziyandır.

O halde var gücümüzle İslâm’ı yaymaya, müslümanları korumaya, imanı kuvvetlendirmeye gayret etmeliyiz; bunun için maddî, mânevî her türlü tedbiri almalı, her çeşit teşkilatı kurmalı, her seviyede, her çeşit çalışmayı dikkatle yapmalı, her çeşit fedakârlıkta bulunmalı, her çeşit mahrumiyete katlanmalı, her çeşit imkân ve müktesebatımızı ortaya koymalı, malları ve canları feda etmeliyiz.

Milletimiz, arif olduğu için imanının gereğini yapıyor, bu uğurda hâlisâne çalışıyor. Birçok vakıf, dernek, Kur’an kursu, şirket, teşkilat, müessese kurmuş, elinden geldiğince hayrât u hasenât yapmaya, faydalı olmaya cehd eyliyor; çünkü ehl-i küfrün hırsını, hıncını, hile ve desisesini, aldatma ve göz boyamasını, şeytanlık ve düşmanlığını basiretiyle görüyor, ferasetiyle fehm ü fark eyliyor; uzun vadede malına, canına, vatanına, imanına göz diktiğini, istikbalini karartmaya kastettiğini iyi anlıyor.

Demek ki aziz milletimizin kurduğu İslâmî müesseseler çok zaruri, çok faydalı, çok önemli ve çok değerlidir; istikbal ve istiklalimizin emniyet ve teminatıdır. Kurtuluş Savaşımızı iman gücüyle kazandığımız gibi, azılı ve ezelî düşmanlarımızın yeni yeni saldırı; teâdî ve tecavüzlerini de yine mânevî kuvvetlerimizle savuşturabileceğiz. Varlığımız, birliğimiz, dirliğimiz, hürlüğümüz, felahımız, salahımız, refahımız, huzurumuz, zuhurumuz, hayatımız, devamımız, bekâmız, sefâmız, mutluluğumuz, kutluluğumuz, ailelerimiz, çocuklarımız, nesillerimiz, ırzımız, namusumuz, şerefimiz, haysiyetimiz, onurumuz, gururumuz, sevincimiz, övüncümüz... İslâm’ladır, İslâm’dandır, İslâm’dadır.

İslâm’ı, imanı kaybedersek mahvoluruz, dünyada ve ukbada rezil, rüsva oluruz; Uganda’ya, Ruanda’ya döneriz, birbirimizi kırarız, ortada ne izzet kalır, ne devlet, ne şevket, ne kuvvet, ne millet, ne raiyyet. Güzel vatan harabe olur, yangın yeri olur, kül-kömür olur, kan gölüne döner; millet birbirini, düşman da hepsini yer bitirir, geçer başköşeye kurulur, oturur. İşte Osmanlı, işte Balkanlar, işte Ortadoğu, işte Filistin, işte tarih, işte ilim, işte mantık, işte insaf, işte iz’an, işte irfan, işte iman...

Müslüman halkımızın dinî, imanî, içtimaî, ahlâkî, terbiyevî, talimî, ticarî, cihadî, hasbî, harbî, tedafüî, hayati tüm kurum, kuruluş, atılım, teşebbüs ve teşkilatlarını devlet ve millet olarak desteklemek zorundayız. Buna şiddetle muhtaç ve mecburuz, tüm dünya devletleri ve ileri ülkeler de zaten böyle çalışıyor, halkın içgüdüsüyle kurduğu her teşkilatı destekliyor.

Çünkü savaş, her yönüyle, var gücüyle devam etmekte, Avrupa ve Amerika maalesef laik, medenî ve hür düşünceli davranmıyor, haçlı ruhuyla veya Siyonist mantığıyla hareket ediyor, İslâm’a ve müslümana hayat hakkı vermek istemiyor, dinî taassuptan, sömürücülük ve gaddarlıktan kurtulamıyor.

Gözümüzü dört açalım; dostu düşmanı çok iyi tanıyalım, fayda ve zarar nerede, tam görelim; en uygun tedbirleri zamanında alalım; yoksa felaket kapıda, ateş bacayı sarmış, düşman saldırıyı başlatmış durumda, vaziyet çok acil, çok ciddi, çok kritik...

*


iskenderpasa.com Hukuki Şartlar | İletişim Yardım | Site Haritası
Copyright 2014 Avustralya MEC Topluluğu All Rights Reserved. Sık Kullanılanlara Ekle | Tavsiye Et